Suna ve İnan Kıraç’ın Pera Müzesi’nde “DOĞU’NUN CAZİBESİ” sergisinin açılış gecesi...
Dekolte giysileri içinde başı açık kadınlar arasında siyah ince çarşaflar içinde, başları da siyah ince bir kumaşla örtülü 4 Arap kadın anlamlıydı.
Sanki serginin adıyla örtüşüyorlardı.
Ve “cazibe” merkezi olmuşlardı.
Güzel İngilizce konuşuyorlardı. Makyajlıydılar.
Başlarındaki örtü hafifçe arkaya doğru kaymış/kaydırılmış. Saçlarının ön kısımları açıkta bırakılmıştı.
Ayaküstü söyleşimizde rahat fakat mesafeliydiler.
“Birleşik Arap Emirlikleri’nden olduklarını” söylediler.
Fotoğraf çektirmek önerimi hemen kabul ettiler.
Özellikle solumda (fotoğrafta sağ) olan genç kadın benim için “eşitler arasında birinciydi.”
Serginin bir sonra gideceği ülke, onların yaşadıkları Birleşik Arap Emirlikleri...
“Batılılar 19. yüzyılda Osmanlı’nın haremine, gizemine nasıl bakıyorlar ve neler hissediyorlardı?” Ben de bu çarşaflı Arap hanımlarla konuşurken benzer duygular yaşadım.
Gizemde güzellik aradım. Cazibe beni de kendine yöneltti.
Sergide İngiliz ressamların fırçalarının ürünü “Doğu” vardı.
Osmanlı’da (Suriye, Filistin ve Mısır dahil) günlük yaşam, Osmanlı Sultanı Abdülmecid, Mısır Valisi Arnavut kökenli Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve İstanbul’da harem görüntülerinin yanı sıra, İngiliz diplomatlarının ve eşlerinin “Doğu’nun yerel giysileri” içinde tabloları sergileniyor.
İngiliz oryantalist ressamlar ile özellikle Fransa oryantalist ressamlar arasında belirgin fark, İngiliz sanatçıların haremden sahnelerde bazı Fransız meslektaşlarının aksine, hiçbir zaman çıplak bir kadın resmi yapmamaları...
LADY MONTAGU ÖZGÜR KADINSuna-İnan Kıraç’ın Pera Müzesi’nde “Doğu’nun Cazibesi” sergisindeki Lady Montagu tablosuna ayrı bir paragraf açmak gerek.
Londra’da soylu bir ailenin kızı olarak doğdu. Daha çocukluğunda şiir yazıyordu. Babasının onayını almadan politikacı Edward Wortley Montagu ile evlendi. Eşi İstanbul’a büyükelçi atanınca Lady Montagu, Lale Devri’nde iki yıl İstanbul’da yaşadı.
İstanbul’dan mektupları, hikâyeleri ve makaleleriyle ünlüdür. İngiltere’de henüz bulunmayan “çiçek aşısının” İstanbul’da yaygın kullanılışını hayretle gördü, iki çocuğuna hemen çiçek aşısı yaptırttı.
Ülkesine dönünce çiçek aşısını İngilizlere o tanıttı. Osmanlı uygarlığını övdü, Osmanlı’nın kadınlara verdiği değeri anlattı. Osmanlı için önyargıları dağıtmaya çalıştı.
Sonraları Venedikli Kont Francesco Algarotti’ye âşık oldu. Eşini ve çocuklarını terk etti, İtalya’ya gitti. Eşlerini özgürce seçimi, yazıları, yaşamı, tartışma üslubu ile ilk feministlerden kabul edilir.
EVET...
BURASI TÜRKİYETürkiye, “Avrupa’nın 2008 en iyi golf seçeneği (Best Golf Destination In Europe, 2008)” ödülünü aldı.
Seçimi yapan “IAGTO (Uluslararası Golf Turu Operatörleri Birliği).”
Türkiye 2012 yılı Dünya Amatör Takımlar Şampiyonası için aday.
Şampiyonanın Antalya’daki birbirinden güzel ve kaliteli golf sahalarında yapılmasını öneriyoruz. Önümde Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun imzasını taşıyan bir sunuş yazısı eşliğinde harika bir kitap var.
Antalya’daki golf sahalarının ve işleticisi otellerin yansıtıldığı inanılmaz güzellikte görüntüler...
Sayfalarını çevirirken “Burası gerçekten Türkiye mi?” dedirtecek fotoğraflar. Yılın 300 günü güneşli. Tam bir golf cenneti.
En büyük getiriyi sağlayan sektör.
Türkiye’de golf “aritmetik diziyle” katlanarak büyüyor.
Gerçi çok ağaç kesildi ama onların yerine bir o kadar da ağaç dikildi ve Türkiye için bence -yanılmıyorsam- büyük kazanım sağladı.
ROBERT DE NIRO,AL PACINO’YA KARŞIRobert de Niro, Al Pacino ve Carla Gugino... “Orijinal Cinayetler (Righteous Kill)” filminde üçü de New York polisi rolünde.
Üçü de İtalyan kökenli.
Üçü de tepeden tırnağa karizma.
Öykü de hayli sofistike...
O kadar ki... New York polisinden böylesine duygusallık, derinlik beklemek için o kenti ve po-lislerini hiç tanımamak gerek.
Ama... Yönetmen, bu rolleri üç İtalyan’a verince film birden “gerçeklik” kazanıyor.
Bu yazıyı okuyup da izleyecek olanlar bana ilk yarıda kızabilirler ama ikinci yarıda teşekkürlerini esirgemeyecekler.