Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Odamda sisler arasında boğaz fotoğrafı. Sanki rakı kadehi mercek gibi kullanılmış. Bakarken şehir hatları vapurunun düdüğünü duyar gibi olursunuz. Fotoğrafta İsmail Cem’in satırları ve imzası vardır.
Onunla dostluğumuzun başlarındaki yıllardan armağanıdır. Bir başka fotoğrafı daha. Geç saatlerde, gazetede yazı mekinesi başındayım. Cem, yazı yazıyorum sanıyordu fotoğrafı çekerken. Oysa gazeteden istifa mektubunu yazmaktaydım. Bir gün sonra sunacaktım. O fotoğrafın da altında İsmail Cem imzası var. Birlikte çalıştığımız son saatleri yansıtır.
İkisi de duygu yüklü anılarımdır.
Son günlerde bir fotoğrafla yüreğim cızz etti.
Gazetenin birinci sayfasındaki fotoğratta, yaşlı bir hanım ve Cem görünüyor. Resim altında ise bu Bilge Hanım’ın Cem’e "Evladım sen bir beyefendisin. Bulaşma bu işlere. Dışişleri’ne dön" dediği yazılıydı.
Görmüş geçirmiş bu hanımefendi ne de güzel özetlemişti durumu. Nasıl "doğru" çözümü göstermişti.
Sanki... Kalbimi ve beynimi seslendirmişti. Bir süredir içimden geçen ama dilim varıp söyleyemediğim, kalemim (bilgisayar tuşlarım) varıp yazamadığım mesajı vermişti.
Bir de "yanılıyor olmak" kuşkusu. "Moralini bozmamak" özeni...

Cem, YTP hareketinin başında yer aldığı zaman onu, Türkiye’de pek çoğumuz gibi ben de yürekten alkışlamıştım.
Ecevit’in sağlık durumu nedeniyle Türkiye belirsizliğin alacakaranlık boşluğuna sürüklenmekteydi.
Cem’in Derviş ile birlikte yuvarladığı kar topu, çığ gibi büyüyecek gibi görünüyordu. Umut olmuştu.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Cem’in adı kamuoyunda büyük farkla en öndeydi. Ecevit’in sağlık sorunları bağlamında yapılan "lider" anketlerinde Cem’in puanları yüzde 40’a yaklaşıyordu. Ardından gelen 2. isim Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25’e ancak yaklaşmaktaydı.
Sadece içeride değil...
Sınırların ötesinde de itibar çıtası çok yükseklerdeydi.
Kısacası Cem içte ve dışta umuttu. Beraber çalışacağı Kemal Derviş ekonominin kaptan köşkünde olacaktı. O da içeride ve dışarıda güven veriyordu.
İki dürüst, yetenekli, pırıl pırıl insan.
Onlara gene pırıltılı bir genç siyasetçi Mehmet Ali Bayar katılıyordu. Kökenine rağmen merkez solda yer almak yürek işiydi.
Bir de CHP ile bütünleşseler oluşacak sinerji onları yüzde 40’ın üzerine çıkarırdı.
Türkiye’nin yazgısı değişirdi.

Cem’in özeliklerinden biri ve başlıca gücü güvenilirliğidir.
Gençlik yıllarından itibaren "yalan söylediğine" kimse tanık olmamıştır.
Yapamayacağı hiçbir şey için söz vermemiştir. Yapabileceği "kesin" olan şeylerde bile ihtiyat payı bırakmıştır.
Söz vermişse sonucu ne olursa olsun dönmemiştir.
Çocukluk yıllarından başlayarak, bütün gerçek arkadaşlıkları ve dostlukları o nedenle sürmüştür.
İşte gücü...
Ama beklentilerinde de bu özelliği aramıştır. İnanmıştır; zaafı mı?
"Kemal Derviş’in söz verdiğini, geleceğine inandığını" söylüyordu. Bu inanç onun aşil topuğu oldu. Oradan vuruldu.
Keşke Derviş, Cem’e beraber yola çıktığı arkadaşlarını ortada bırakmadan "bir çekilme güzergâhı" için sadece ikisinin bilecekleri işareti verseydi. Belki CHP bugün 5 - 6 puan daha yukarıda olur, AKP oylarını yakalamaya daha yaklaşabilirdi.

Şimdi Rusların iç içe matruşka bebekleri gibi oyun içinde oyunlar oynanıyor. Cem’in partisinde en yakınları bile bunların içinde.
Ama Cem tüm şeffaflığı ile dışında.
Kişiliğinin çizgisinde... 3 Kasım için tavrının arkasında. Çekilmiyorsa onunla beraber yola çıkanları yarıda bırakmamak karakterinin gereği.
Siyaset dürüst ve yetenekli olanlar için tükenmez. Dönme dolabın en altında görünenler, bir bakılır yeniden en yüksekteler; 4. fotoğraf.