İSMAİL Cem, ayrılırsa onunla birlikte DSP'den bir çığ kopar. Bu gelişme için geriye sayım başladı. İşlevini bitirmiş DSP yerine, ikinci DSP oluşumu başlamalı. Ama Özkan'la ayrılanlar "Merkez partisi" iddiasında bulunurlarsa buruşturulup çöpe atılırlar. Boşluk, merkezde, merkezin sağında değil, solunda.
Tansu Çiller, dün Ecevit’e soruyor:
"- Çekilmeyi düşünüyor musunuz?"
Cevap:
"- Hayır..."
"- Herhalde Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırmak ve gereken kararları almak için görevde kısa bir süre kalmak istiyorsunuz..."
Cevap:
"- Hayır, Meclis’in toplanmasına gerek yok. Meclis tatildedir..."
"- Yani, seçim kararı da mı almaya gerek görmüyorsunuz?"
Cevap:
"- Hayır... Seçimler zamanında yapılmalı... 2004 ilkbaharında."
Bu hayret verici soru ve cevabı "sağlık raporu"nda yer alabilecek "test" gibi algılayınız.
Bu konuşmayı yansıtan DYP kurmayı "Galiba Sayın Ecevit başka bir dünyada yaşıyor" dedi.
Zaten, milletvekili sayısı, hükümet ortağı partinin çok gerisine düşerken ve istifalar çorap söküğü gibi sürerken, hükümete hala başbakan yardımcısı, bakanlar ataması, sanal bir dünyada yaşadığını gösteriyor.
"2004 baharına kadar hükümetin sürebileceğini" şu yeryuvarlağında ondan başka kim sanabilir?... Belki bir kişi daha; Rahşan Ecevit.
Ecevit kendini "atlet sağlığında" ve partisini hala "birinci" görüyor ve de ortağı MHP’nin "3 Kasım’da seçim" önerisini yok sanıyor...
Acaba kullandığı ilaçlar onu bir hayal dünyasına mı uçurdu?
Sadece firavunlar değil... Çin hükümdarları da yaşamlarını yitirdiklerinde, onlarla beraber komutanları, yöneticileri, kadınları canlı canlı gömülürlermiş. Çin’de bulunan bire bir ölçekte 8 bin terrakota asker de onları öbür dünyada korumak üzere toprağa verilirmiş.
Şimdi...
Hala Ecevitler’in etrafında kalanlara, bu "gömüden" dersleri yansıtmakta fayda var.
Ecevitler, kendileriyle birlikte DSP’yi de ilk seçimin barajı altında yok olma sürecine çekiyorlar. Yüzde 2 oyları kaldıysa çok iyi...
Neyin ardındalar?
Ecevit, Genel Başkan İsmet İnönü’ye karşı adaylığını koyduğu ve seçildiği kongrede "kapı kulları değiliz" demişti.
O söylem siyasetin bütün zamanlarında geçerli olmalıdır.
DSP içinde ilk hareketi başlatan 9’lara da bir parantez açalım.
"Onlar ayrılmayarak, DSP içinde mücadele edeceklerini" açıkladılar.
Fakat ya onların da parametre olarak gördükleri İsmail Cem ayrılacaksa!
Cem’le birlikte DSP’den bir çığ kopar.
Bu gelişme için geriye sayım başlamıştır.
Artık işlevini bitirmiş DSP yerine, ikinci DSP oluşumu başlamalı.
Önemli olan bilinçli ortak payda...
Önce Özkan’la birlikte ayrılanların bir gerçeği altını çizerek iyi okumaları gerekiyor; "Onlar sosyal demokrat," yani sol çizgiden geliyorlar. "Merkez partisi" olmak gibi iddialarda bulunurlarsa buruşturulup tarihin kağıt sepetine atılırlar. İşte DYP, işte Anavatan... Hatta siyasetin çok değerli bir kazancı olan Mehmet Ali Bayar’ın "merkez" girişimi...
Boşluk, merkezde, merkezin sağında ve uçlarında değil, solunda.
Eğer o konum doldurulursa zaten barajın gerisinde kalacak merkez ve merkez sağ partilerin "liberal" oyları da çekim alanına - kimlik ödünü verilmeden -kendiliğinden gelebilir...
9’lara gelince...
Onlar da başlatılan hareketin içinde yer alarak hareketin sol rengini vurgulamalılar.
Aksini düşünelim...
DSP’de kalsalar 9’lar ve Cem’in başında olmayacağı DSP’den kopanlar bir hareketi siyasi başarıya ulaştıracak lokomotife sahipler mi?
Kemal Derviş’e gelince...
Yeni seçeneğin şekil almasını beklemek zorunda.
Yani güven verecek yeni siyasi oluşum ortaya çıkmadan ayrılamaz, kopamaz.
Sorumluluğu büyüktür.
Şu anda ekonominin genelkurmay başkanı konumunda.
Savaşı bırakıp çekilemez.
O nedenle bir süre daha Ecevit’in iktidarı çok tartışmalı hükümetinde, görev yapacaktır. İçine o hükümet sinmese bile ekonomi dümenini bırakmaması, moral simgesi olarak kalması gerek. Sonra o da zamanı geldiğinde kopar.
Türkiye artık Ecevit sonrasından çok, seçim sonrasını düşünmelidir.