Hukuk felsefesi dersinde öğrencilerinden, ileride ünlü ve seçkin birer politikacı olarak tanıyacağımız Ali Naili Erdem ve Kamran İnan da vardır.İnan çok iyi bir öğrencidir. Döneminin en yüksek notlarını almaktadır. Hirsch ona sorar: "Politikayla aran nasıl?" İnan "Ben derslerime çalşıyorum. Naili politikayla ilgileniyor" yanıtını verir. Profesör Ernest Hirsch, Hitler yönetiminden kaçarak Türkiyeye gelen Alman bilim adamlarındandır. Profesör Hirsch, bu cevap üzerine kürsüden tarihi bir konuşma yapar:"Bizler, üniversitelerde bilim yapıyorduk.Siyasetin dışındaydık.Neler olup bittiğinin farkında değildik.Hitler diye birinin adının parladığını duyuyorduk.Ciddiye almıyorduk.Ama bir gün Hitler iktidar oldu, biz kendimize vatan aramak zorunda kaldık.Şimdi, sizlerden rica ediyorum.Ülke sorunlarına ilgisiz kalmayınız.Ve dilerim ki sizler bizim gibi bir gün vatan aramak durumuna düşmezsiniz.Çünkü sizler bizim kadar şanslı olmayabilirsiniz.Biz Türkiye gibi müstesna bir vatan bulduk. Sizin öyle bir şansınız yok."......Bu satırları Ali Naili Erdemin, anılarını yayımladığı "SİYASETİN YOLLARINDA" adlı yeni kitabından yansıttım. Gençleri afyonlamak Ali Naili Erdemin anıları rahat okunuyor.Bu anılar nehri akarken, son 50 yılın tarihinin görüntülerini taşıyor. Alınacak çok ders var.İlk gazetecilik yıllarımda Ali Naili Erdem genç bir bakandı. Menderes tarzı kolalı dik ve büyük yakalı gömlekleri, sımsıkı iliklenmiş lacivert kruvaze ceketi, bıçak gibi ütülü pantalonu, pırıl pırıl siyah papuçlarıyla daima özenliydi.Baritona çalan tok sesiyle güzel konuşurdu.İyi hatipti. Cesurdu. Şiirle, edebiyatla, kelimelerle arası iyiydi. Bir örnek... Ona İstanbul Gürün Han yanıyor haberi gelmiş."Hey koca İstanbul!" diye düşünmüş ve Ozan Osman Atillanın dizelerini mırıldamış:"Yetmişinde bakire, yedisinde dul... Bu şehr - i İstanbul."Dönemin eğilmeyen, bükülmeyen politikacısı Yılmaz Ergenekon, vergi kaçakçılığının belini kırmaya kararlı, İstanbulu müfettişleriyle harmanlamaya başlayınca, dönemin ticaretinin kalbi Gürün han müfettişlerin evraklara el koyamayacağı, hesap kitap soramayacağı bir yangın enkazı haline getirilivermiş.İstanbul bu... Her şey beklenir.7sinde dul, 70inde bakire olabilir. 70inde bakire, 7sinde dul Ali Naili Erdemin politikacıda az rastlanan yüreği de kitabında, Ziya Osman Sabanın dizeleriyle atıyor: "Ne yoksul ahı, ne dul hıçkırığı, ne hasta iniltisiMesut olmuş görmek isterdim hepinizi..." Erdemle sohbet güzeldi.O yılların Ankarasında politikacı, şiirden, edebiyattan yoğrulmuştu.Sosyalist milletvekilleriyle Ankara Sanat Tiyatrosu kulisinde, CHPli ve APlilerleyse önceleri Karpiç, sonra Necip Mirkelamoğlunun "Gülağacı" meyhanesinde sohbetler doyumsuzdu. Bizden büyük gazeteci abilerin çömezleri olarak aralarında oturur hayran hayran dinler, onlar gibi olmak için çılgınca okurduk.Tiyatro, opera ilk geceleri kaçmazdı.Ankara Sanatseverler Kulübü akşamüstü buluşma yeriydi. Briç geceleri de olurdu.Erdem türü politikacılar o mozaikte uyumlu ve seçkin renklerdi. Ankara geceleri Yazının başına dönelim...Profesör Hirschin gençlere uyarısına...O sözler doğru fakat eksik.Hitlerin adım seslerine duyarsız kalan sadece üniversite gençliği, sadece öğretim üyeleri miydi?Hayır... Tüm Alman ulusu, Hitler tarafından büyülenmiş gibiydi.Hitler onlara öyle pırıltılar, öyle büyük başarılar ve kuvvet sunuyordu ki, koca Alman milleti afyonlanmış gibiydi. Hitler, onların gözünde bir yeryüzü tanrısı haline gelmişti.Hitlerin peşinden sürü psikolojisiye aktılar.Felakete aktılar.Türkiye insanının da tüm yeryüzü insanları gibi politikadan kopmak, politika dışı kalmak gibi bir lüksü olamaz.Özellikle Atatürkün Cumhuriyeti emanet ettiği gençliğin... g.civaoglu@milliyet.com.tr Dün/bugün