Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne iki gün kaldı. Biz de bu hafta Şeffaf Oda konseptini Kadınlar Günü olarak belirledik.
Konuklarım, Kadınlar Günü dolayısıyla “İki Kadın Konseri” projesinde bir araya gelen Pelin Batu ve Mehtap Meral.
Proje kadın hikâyeleri, şiirleri ve şarkılarından oluşuyor.
Şöyle açıyorlar projeyi:
“Bu ülkede yaşayan değişik yaş gruplarından, sosyal statüden farklı kadınların öldürülen kadınların da, zorla evlendirilenlerin de, esnaf karısı Binnaz’ın da seks işçisi Fosforlu Cevriye’nin de, çalışan kadının da sesi olacağız...”
................
Tarihten önemli kadınlardan örnekler verip hikâyeler anlatıyorlar.
Mehtap Meral Şeffaf Oda’da da etkinlikten örnekler sunuyor.
“Yedi Kocalı Hürmüz” ve “Fosforlu Cevriye” şarkılarını özgün kostümlerini giyerek söylüyor.

Haberin Devamı

ŞİİRDE BULUŞMAK

PELİN Batu ve Mehtap Meral sanatçı duyarlılığı ortak paydasında birleşirken önemli bir ortak yönleri ise “şiir .”
“Eskişehir şiir festivalinde” tanışmışlar.
İkisinin de yakın zamanda yeni şiir kitapları çıktı.
Pelin’in kitabı; “Kayıp Şeyler Divanı...”
Mehtap’ın kitabının adı ise; “Ses ve Toz.”
Onlar kadınların sorununa duyarsız kalmıyorlar. Ve kadınların sesi olmaya devam ediyorlar...

DÜNYALI TÜRKLER

TÜRK sermayesi dünyaya el atmış durumda. Fabrikalar, oteller, marinalar, bankalar...
Konuğu olduğumuz “TOKSÖZ” Grubu da İspanya’nın en büyük meyve suyu “Zumosol”ü almış.
Yüzde yüz Türk sermayeli global marka... Sahipleri Ahmet ve Zafer Toksöz kardeşler. İkisi de kimya mühendisi. Grubun başlangıcı, babaları Ahmet Toksöz’ün kurduğu “ilaç sanayii...”
İkinci kuşak Toksözler, grubu büyütmüşler. “Tadelle, Sarelle, Sagra” gibi ürünlerin yanı sıra İtalya’da 1860’dan bu yana faliyette olan “Pernigotti” çikolatalarını satın almışlar. Türkiye’de de bu çikolataların yanı sıra “Lera Fresca” marka dondurmaları üretiyor, satış noktaları da var.
İleri teknoloji, hayvan sağlığı, elektrik enerjisi, tarım ürünleri alanlarında da yatırımları sürüyor.
Zumosol’de “sulandırılmış konsantre” değil “yüzde yüz meyve suyu” üretiliyor.
Ve... Çanakkale’de “Vinero” şarap bağları, üretim tesisleri ile
7 yıldızlı butik otel.

Haberin Devamı

‘Dünya Kadınlar Gününde’ İki Kadın
MADRiD CORDOBA TOLEDO...

Madrid’in lezzet sörfünde ‘Ultima’... “El Casino”da yemek öncesi merdivenlerde (yerleştirme-tasarım: Bir Ertuğrul Özkök klasiği...)

GERİDE kalan hafta İspanya keyfini yaşadık.
Mutfağı, şarabı, sanatı, tarihi ve futboluyla...
Mutfakla başlayayım...
Madrid’in en iddialı restoranlarında, “moleküler” mutfaktan uzun menü
tadımları yaptık.
İlk gün öğle yemeği “Ten Con Ten”, akşam “Club El Allard...”
Dekoruyla, insan dokusuyla ve lezzetleriyle keyif vericiydi.
Zafer Toksöz’ün şarap seçimine de şapka...
Ertesi gün trenle Cordoba’ya geçtik.
Bizi konuk eden TOKSÖZ Grubu’nun satın aldığı -İspanya’nın en büyüğü- meyve suyu “Zumosol” tesislerini gezdikten sonra yandaki bir kasabada “İspanyol meyhanesi” keyfi...
Jambon, peynir, köy ekmeği, şarap...
Gitar, Flamenko müzik ve endülüs raksı...
Akşam yemeği de Madrid “Ramses Restaurant.” Bizim İstanbul’daki Etiler Şamdan havasında.
Üst kattaki lokantası çok iddialı, alt katı ise saat 12’den sonraki Şamdan ya da Reina...
Cumartesi gecesi “moleküler mutfak” nirvanasına yükselişte
“El Casino...”
Pazar dönüşte ise Toledo...
Franco’nun yaptırdığı kente tepeden bakan ve yerel mimari özelliğini yansıtan “Paradores” otelin restoranı...
Bu arada Ali Esad’ın tavsiyesiyle gittiğimiz Madrid’deki balık restoranının da hoş bir lezzet sürprizi olduğuna işaret edeyim.
Ve bir de ünlü Bernabeu Stadı’nda izlediğimiz “Real Madrid-Atletico Madrid” futbol maçını anayım.

SANAT TURU

MADRİD denince elbette Prado Müzesi akla ilk gelendir.
Harika bir rehberimiz vardı; “Beatris...”
Sanat tarihi eğitimi almış. Ressamların psikolojisini de incelemiş.
Örneğin El Greco...
Haşmetli bir kraliyet ailesi tablosu neredeyse bir duvar kadarı kaplayacak kadar büyük.
Saygın görüntünün arkasında Beatris’in anlatımıyla El Greco’nun kara mizahını dinliyoruz.
“Kralın ve diğer aile bireylerinin yüzlerine dikkatli bakın. Greco inceden inceye onların suratlarına -aptal- ifadesi işlemiş.
Tablonun köşesinden onlara bakan kişi de El Greco’nun resmi.
Hem dalga geçmiş hem de bu ve diğer tablolarıyla kraliyetten büyük paralar almış.”
El Greco, Goya, Rubens,Velazquez, Michelangelo...
Hepsinden öyküler.
Ressamların çoğu ustalarının kızlarıyla evlenmiş ve saray ressamlığına yükselişlerinde “damatlık etki katsayısı” varmış.
Elbette bu dehaların değerinden bir çeltik dahi koparmaz ama dönemlerinin gerçeklerini yansıtıyor.

İBN-İ RÜŞD

CORDOBA’da yağmur altında harika bir “eski şehir” turu yaptık. İbn-i Rüşd’ün heykeli önünde içimden saygı duruşu yaptım.
Endülüs Emevilerinin İspanya’nın büyük kısmını
ele geçirdikleri yıllarda İbn-i Rüşd matematik, tıp, felsefe, astronomi alanlarında büyük bir bilgeydi.
“Rönesanssı İtalya’da başlatan kültür ırmağının İspanya’da İbn-i Rüşd’le başladığı” söylenir. Hatta “Keşke İbn-i Rüşd İspanya’da değil Ortadoğu’da yaşamış olsaydı İslam dünyasının medeniyet çıtası çok daha yukarılarda olabilirdi” gibi fikir jimnastikleri de vardır.
İspanyollar onu “Averroes” adıyla anıyorlar.
Cordoba’da bir de heykeli var.
Ayrıca...Toledo’da Bosch’un en değerli tablosu tek sanat yapıtı olarak sergileniyor.
Toledo’da camiler ve sinagoglar kilise haline dönüştürülmüş ama bir köşelerinde eski kimliklerini yansıtan simgesel işaret kalıntılarını bırakmışlar.
Sokaklarda parke taşlarının arasında 600 yıllık seramik “Yahudi şamdan” figürleri, bulunulan yerin “Yahudi mahallesi” olduğunu gösteriyor.