Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Önce Sevgililer Günü bağlamında bir pazar neşesi...
ABD'li kadınlarla bir anket yapılmış.
Soru şöyle:
"Başkan Clinton'la sevişmek ister misiniz?"
Yüzde 80'
i şu cevabı vermişler:
"Bir daha asla!.." (Never again)
Bu nükteyi, TV için bir söyleşi öncesi Avrupa Birliği'nin büyük ülkelerinden birinin Bakanı anlattı.
Türkiye'yi seven, Türk dostları olan dişli bir Bakan...
Söyleşimizde başka kahkaha tohumları daha attı masaya.
Sonra...
Asıl konumuza geçtiğimizde... düşündürücü şeyler söyledi.
Örneğin...
"Kuzey Irak'ta çözüm formülü, bir federe Kürt devletinin kurulması ve Irak'ın federasyon haline dönüşmesidir" dedi.
Geçmişe gönderme yaptı:
"Zaten...
4 Ekim 1992'de Kuzey Irak'ta Kürdistan federe Kürt devletinin kurulduğu ilan edilmişti.
Daha önce, Mayıs 1992'de Kuzey Irak parlamento seçimleri yapılmıştı.
Erbil'de ortak hükümet kurulmuştu.
Barzani ve Talabani, kuvvetlerini birleştirerek Kürt ordusu kuracaklarını açıklamışlardı."
Yani...
Başta ABD olmak üzere, Batı'nın bütün büyük devletleri "Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak gereğini" vurguluyorlar.
Ama...
Irak'ı önce üstü kapalı parçalamak koşuluyla...
Dün bu köşede yayınladığım Talabani'nin, Barzani'ye özel mektubundan satırlar da, bu amacı ortaya koyuyordu.

Ortadoğu'da bir federe Kürt devleti, daha sonraki adımları bağımsız devlet girişimi... Yöre ülkelerindeki Kürt topluluklarını da bu oluşuma katma çabalarıdır.
Ya da...
Aklı başında olanlar dışında kasıtlılarla, romantik batılıların - Türkiye dahil - yöredeki ülkeler için dilleri altında dolaştırdıkları baklanın cinsi federal devlet modelleridir.
Çünkü...
Batı kafası için bunda yadırganacak bir şey yok.
Amerika, Almanya birer federal devlet...
Parçalanmak, bağımsızlık hiçbir federe devlet için akıldan geçecek şey değil.
Onlara göre başka örnekler de var.
İspanya modeli...
İngiltere'
de İskoç parlamentosuna izin verilmekte oluşu vb....
Sonunda Fransa'nın da Korsika'ya otonomi (muhtariyet) ya da federe devlet statüsü vereceği kanısındalar.
İnsan haklarının "ulusların ve toplulukların kendi kaderlerini belirlemek hakkına sahip oldukları" maddelerine gönderme yapıyorlar.
Dillerinin altında gezdirdikleri federasyon baklası üzerinde - şu aşamada - daha fazla durmuyorum.
Tehlikeli eğilimlere işaret etmekle yetiniyorum.
Irak bunalımı bağlamında, Türkiye için önemli bir başka boyuta işaret etmekte yarar var.

Türkiye "gördüğü her maydanoza, tuzu da benden" diye koşmak görüntüsü vermekten özenle kaçınmalıdır.
Perakende olayların peşine nefes nefese takılarak, perakende çözümler üretmek, küçük devletlerin çapsız yönetimlerine özgü bir politikasızlık zaafıdır.
Türkiye
ise, kökleri Viyana'dan Afganistan'a, Kızıldeniz'e, Sahra'ya uzanan bir büyük devletin uzantısıdır.
Kalıntısı değil...
Bu büyüklüğü hissederek ve hissettirerek büyük politika üretmek ve uygulamak gerek.
Örneğin...
Kuzey Irak'ta federe devlet tezgahlarını farkederek sadece bu noktaya kitlenmiş savunmaya geçmek, büyük devlet politikası değildir.
Türkiye, önce bir vizyon oluşturmalıdır.
Bu vizyon, Türkiye'nin ileriye dönük ve kalıcı yararlarıyla, onuruyla, birer gerçek olarak kabul etmemiz gereken süper büyüklerin çıkarlarını uzlaştırabilmelidir.
Çelişkilerden, uyum ortaya koyabilmek sanatını gösterebilmelidir.
Sonra...
Bunu, somut hale getirmelidir.
Çok hedefli ve yöresel bir çözüm demeti ortaya koymalıdır.
Yani...
Sadece Kuzey Irak'ta kitlenerek, sığ sularda kalmayan, çapını uluslararası ufuklara genişleten bir Türkiye imajı çizmelidir.
Nihayet...
Türkiye'yi yönetenler, telefonun başına geçip, hergün, dünyayı yönetenlerle yoğun dialog trafiğine girmelidirler.
Vizyonlarını, çözüm paketlerini anlatmalıdırlar.
Diğer liderleri dinlemelidirler.
Bu sürekli telefon trafiği nedeniyle elde ettikleri değerli istihbaratı yansıtarak, kendi yorumlarını, hükümlerini ve yeni durumlara göre geliştirdikleri ek çözüm önerilerini yansıtmalıdırlar.
Böylece, sözü dinlenen, görüşüne başvurulan devlet adamları konumuna geçmelidirler.
Bunlar yapılırken, başta CNN olmak üzere, dünya medyası sürekli bilgi ile beslenmelidir.
Türkiye'nin ağırlığı, etkinliği ekranlara, gazete sayfalarına taşınmalıdır.
Çözümlerde, Türkiye, görüşü aranır ülke haline gelmelidir.
Kapı altında besleme kız sıkıştırır gibi, gizli kapaklı girişimlerle, dış politikada etkinlik olmaz.
Örnek mi?
Yunanistan'a bir barış paketi sunduk.
Dünyanın haberi bile yok...



Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr