Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GEZİ gösterileri “duran adam” görüntülerine dönüştü.
Genç kızların, kadınların da görüntülerde yer almaları nedeniyle buna “duran insan” da denebilir.
Kamu düzenini bozmayan, çevreye zarar vermeyen, sadece sabitlenmiş duran bu insanlara, aktivistlere “mim sanatçıları (performans sanatçısı)” denebilir.
Belki de “sessiz çığlıklardır.”
Ya da...
“Keskin mizah...”
“Dijital devrim” nesilleriyle ve onların lazer keskinliğindeki zeka pırıltılarıyla yeni bir demokrasi harmanı oluşmakta.
Yeşil ve canlı sevgisine odaklı temiz “pasifist” duruşları, onları, başka hesapların peşinde olan şiddet akımlarından arındırmakta.
“Duran adam” tanımı bana Rodin’in “Düşünen Adam (Le Penseur)” heykelini anımsattı.
Rodin bu heykeli 42 yaşındayken yapmıştı.
Müthiş sükseydi.
Heykel 1906’da Paris’te büyük sanatçıların, bilim adamlarının gömüldükleri “Pantheon’un önüne” yerleştirildi.
Acaba...
18 Haziran 2013 Türkiye’sinde “duran insan” heykeli yapılmasına ne dersiniz?
Rodin “duran” değil ama “yürüyen adam” da yapmıştı.
Her neyse...
Rodin bugünün “dijital devrim” gençleriyle daha o zaman aynı mizah frekansındaydı.
Örneğin...
Büyük yazar Victor Hugo’yu bir kayaya anadan doğma çıplak oturtarak şekillendirmişti. Bu Victor Hugo heykeli Fransızlarda şok etkisi yapmıştı.
Edebiyatçılar birliği tarafından ısmarlanan Balzac heykelinin öyküsü de ilginçtir.
Koca göbeğiyle ve tepeden bakışlarıyla heykel “Rodin’i savunanlar” ve “Rodin’e karşı olanlar” diye Fransızları ikiye ayırmıştı. (Yüzde 50-yüzde 50 mi bilemiyorum! Ama konu siyasete evrilmiş.)
Rodin’i savunanların başında yazar “Emile Zola” vardı.
Zola, “simge” adalet skandalı “Dreyfus davasında” aktifti, aydınlar safındaydı.
Balzac heykelini beğenenler bu nedenle “Dreyfus’çu”, beğenmeyenler “Dreyfus karşıtları” haline dönüştü.
Sanat yapıtı politik arenaya sapınca Rodin de heykelini sergilemekten vazgeçti.
Bakalım “duran insanların mim sanatı” siyasete nasıl yansıyacak.
Ve... Kimilerine göre “Gezi hatırası”, kimilerine göre “ucube” bir heykel yapılacak mı?
“Düşünen adamdan” ilham alıp her şeyi, resmin bütününü düşünsek mi?

BAHÇELİ’NİN UYARISI
DÜN Anap Kongresi’nde Özal’a kurşun sıkılışının 25’inci yıldönümüydü.
Kurşunlardan biri Özal’ın parmağına, diğeri kürsüdeki mikrofona isabet etmişti.
Ben de salondaydım.
Özal kıl payı kurtulmuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu yıldönümünde bir uyarıda bulundu:
“Başbakan, 25 kuruşu, 25 metreden vuracak şahısların yanına kadar sokulabileceğini ve çok ciddi bir tehlikeye maruz kalacağını iyi görmelidir.”
Kullanılan kelimeler dokusu ve birkaç duyarlı nokta dışında, Bahçeli’nin uyarısının iyi niyetli ve sorumluluk bilinciyle yapıldığını düşünüyorum.
Allah korusun...
Böyle bir şey olsa, Türkiye ne hale gelir?
Başbakan Erdoğan’ı insan olarak sakınmanın yanı sıra Türkiye’nin de üzerine titremek gerektiren karanlık senaryoları, ne yazık ki dikkate almalıyız.
..........................
1970’li yıllarda, dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit Taksim’de miting yapıyordu.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Ecevit’e “kişiye özel” bir mektup göndermişti.
Mektupta -özetle- “devletin istihbarat servisleri miting sırasında size suikast yapılacağı duyumları almışlardır. Sizinle bu istihbaratı paylaşmam görevim gereğidir. Elbette bütün güvenlik önlemleri alınacaktır ama gene de bilgilenmenizde fayda gördüm” yazılıydı.
Demirel’in ricası “bu mektup muhtevasının ikisi arasında kalmasıydı.”
Aksi halde toplumda olumsuz duyarlıklar harekete geçebilirdi.
Ecevit, “özel bilgi” notunu topluma açıkladı.
“Bütün suikast tertipleri ve kalkışmalarına rağmen miting yapacağım, Taksim’de kurulacak kürsüde olacağım” dedi.
“Olayı popülaritesine getiri sağlamak için kullanmadı” diyemem.
..........................
Sonuç...
Siyasetin gerildiği ortamlarda böyle uyarılar ve -bazen ne yazık ki- kirli kalkışım kuşkuları, hatta karanlık odaklarca fiili kalkışımlar olabiliyor.