Alfabenin iki harfi için siyasette tsunamiler yaşanacak gibi görünüyor.
“b” ve “a”...
Yani...
“Başbakan” sözcüğünün ortadaki “ba”sının makaslanıp “başkan” olması.
Mizah, eski bir politikacı dosta ait.
12 Haziran genel seçimlerinden sonra büyük olasılıkla yeni Anayasa’yla birlikte “başkanlık sistemi” tartışılacak.
Başbakan Erdoğan’ın Londra’dan verdiği işaretle bu sistemin de referanduma sunulacağı anlaşılıyor.
Eski politikacı dost “iki harf makaslansa kıyamet mi kopar denilmesin, kopar, hem de nasıl” diyor.
Gerçekten Türkiye başkanlık sistemine geçerse, bu sadece “b” ve “a”da kalmaz...
“Z”ye kadar tüm alfabe harfleri birkaç tur atarak yeni sistemin yapılanmasında temel taşları olur.
Bugünkü sistemin üzerine “başkanlık şapkası” oturtularak, “altı kaval üstü şişhane” bir ucube ile değil Türkiye, hiçbir ülke yönetilemez.
Başbakan olmayacak.
Bakanlar seçimle değil, başkanın atamasıyla göreve gelecekler.
Başkan istediği zaman onları azledebilecek.
Başkan, parti adayı olarak halk tarafından seçileceği için Çankaya’nın “tarafsızlığı” tarihe gömülecek.
Büyük olasılıkla “senato” da Millet Meclisi’nin yanı sıra yasama görevi yapacak.
Büyükelçiler dahil, üst düzey bürokratların başkan tarafından atanması için senato onayı gerekecek.
Yürütme’nin tanımı değişecektir.
Dahası...
Kürt sorununda beklentileri karşılamak için idari yapılanma, yurttaşlık tanımı, yerinden yönetim, eğitim, kültür, iletişim ve daha birçok alanda köklü değişimler yapılacağı ufukta seçiliyor.
Bütün bunlar “2. Cumhuriyet’in ayak sesleri” gibi algılanabilir.
Adı “resmen” 2. Cumhuriyet olmasa bile, bu böyle...
Bir de not...
Her gün, her yazıyı okuyamıyoruz.
Bazen düzenli okuduklarımı bile atladığım oluyor.
Mehmet Altan’ın da bir yazısını ıskalamıştım. Sonradan okudum.
İrdelediği yazımda -ima falan yoktu- yukarıdaki satırlarımla birlikte daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.
ERDOĞAN BUNU YAPMALI
AVAAZ internet sitesi Başbakan Erdoğan ve hükümetine çağrıda bulundu.
“İman’ı serbest bıraktırın...”
İman, Libyalı bir genç kız.
Birkaç gün önce dünya medyası ona odaklanmıştı.
Trablus’ta olayları izlemek üzere gelen gazetecilerin kaldığı otele dehşet içinde koşa koşa gelmiş, ağlayarak “15 Kaddafi askerinin cinsel tacizine maruz kaldığını” anlatmaya başlamıştı.
Kızcağız fotoğrafları çekilirken, kameralarla görüntüsü alınırken, Kaddafi’nin askerleri içeri dalmış, kızı zorla dışarı çıkarmış, götürmüşlerdi.
O günden bu yana İman’dan ses yok.
Dünya medyası bu drama odaklanmış bulunuyor.
İşte AVAAZ sitesinin Başbakan Erdoğan’a “kurtar” çağrısının arkasındaki insanlık suçu.
Şu satırlar yazılıncaya kadar AVAAZ 307 bin kez tıklanmıştı.
AVAAZ bu tür sosyal hizmet sunan bir site.
Afrika’da, Amerika’da, Asya’da benzer durumlarda devreye girerek çağrılarda bulunuyor.
Başbakan Erdoğan’ın daha önce Kaddafi güçlerinin elindeki Amerikalı gazetecileri kurtarmış olması dünya medyasında yankılan-mıştı.
Türkiye imajı için önemli katkısı oldu.
İman için de devreye girmesi, ağırlık koyması, sonuç alması elbette öncelikle “insani görevdir” ama bunun ötesinde Türkiye algılarına önemli bir artı daha sağlayabilir.
Yüzlerce nutuktan çok daha etkili olur.
Çağımızda böyle simgesel değerler iletişimin genel algılarını oluşturur.
HİLAL VE AY
The Economist’in son sayısında “İSLAM VE ARAP İHTİLALLERİ (İslam and the Arab revolutions)” başlıklı makalede “Arap uyanışında din büyüyen güç” deniyor.
Ancak...
Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve diğer sosyal patlamalar yaşanan ülkelerde “gene de kökten dinciliğe yöneliş olmadığına” işaret edilmekte.
“Teokrasi, caddelerdeki genç Araplar için çekici değil. İran’ı model almıyorlar” satırı ilginç.
The Economist “Müslüman Arap protestocuların -Müslüman Kardeşler dahil- Türkiye’yi model aldıklarını” belirtiyor.
Bunlar olumlu...
Ancak eksiler de var.
1- “Model alınan Türkiye’nin ılımlı İslam yönetiminin şu günlerde otoriter işaretleri nedeniyle kaygı vermekle birlikte halkına generallerden daha iyi hizmet sunduğu” ifadesi.
2- “İslam ve demokrasi-nin birlikte yürüdüğü ülkeler olarak Türkiye’nin, Endonezya ve Malezya ile birlikte” sayılması.
.......................
Türkiye’de demokrasi ve hizmet çıtası askeri yönetimlerle değil, tam üyelik eşiğinde olduğu AB ülkeleriyle kıyaslanmalı.
Ayrıca Malezya ve Endonezya’nın bulunduğu Asya ligi Türkiye’nin yeri olamaz.
Türkiye’nin bu algılamaları, henüz kalıcı olmadan değiştirmesi gerekir.