Ecevit, Kıbrıs konusunda ABD Milli Savunma Bakanı Cohen'e eğer deyim yerindeyse "tavır koydu."
1- ABD, Kıbrıs dosyasını masaya koymak üzere ilginç bir tarih seçmiştir.
Kıbrıs'da Enosisçi Sompson'un darbe yaparak, dönemin Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdiği ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin müdahalesine kaşındığı günün 25. yıldönümünde, Milli Savunma Bakanı Cohen'i ve müsteşarını Türkiye'ye gönderiyor.
Türkiye'nin de bu "tarifeli rastlantı(!)"ya cevabı, bir başka "tarifeli rastlantı(!)" ile oluyor.
KKTC Cumhurbaşkanı, TBMM'deki Kıbrıs konulu özel görüşmede kürsüye gelerek uzun bir konuşma yapıyor.
"Bu koşullarda Klerides ile aynı masaya oturamayacağını" vurguluyor.
2- Ecevit, ABD Milli Savunma Bakanı'na "G. Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliği için görüşme sürecinin başladığını ve bu nedenle artık Türkiye için adada iki bölgeli federasyon formülünün kabul edilemeyeceğini" bildiriyor.
Cohen'in "Biz size çözüm dikte etmeyiz. Türkiye'ye baskı yapmamız söz konusu değildir. Sorunu iki toplum kendi arasında çözmelidir. Ama biz iki bölgeli federal bir sistemden yanayız" sözleri de Ecevit'e geri adım attırmamıştır.
Ecevit "Artık federasyon geçerli değildir. Adada iki ayrı devlet olmalıdır" demiştir.
Ecevit'in, insan hakları, ABD'den savunma alımları, AB ile Türkiye'nin ilişkileri ve Avrasya'ya açılma sözleri de önemli ama özellikle Kıbrıs bağlamında koyduğu tavır üzerinde durulmalıdır.
Yeni bir tarihi süreç başlamaktadır.
TC şemsiyesi altında
Türkiye, Ecevit'in bu sözleri ile tarihi bir dönüşümün ilk işaretini vermiş bulunuyor.
Çeyrek yüzyıldır masanın üzerinde duran
"iki bölgeli federasyon" dosyasının kapağını kapatmış ve
"iki ayrı devlet" fiili durumunun geçici niteliğini,
"devamlılık yörüngesine oturtma" eğilimini dile getirmiştir.
Bunun bir adım ötesi,
Türkiye'nin
KKTC ile bir çeşit bütünleşmesi olabilir.
Çünkü...
En yakınımız diye bildiğimiz
Pakistan, Azerbaycan ve
Türkistan bile
KKTC'yi ayrı bir devlek olarak tanımıyorlar.
Ama...
Türkiye'ye ek" bir statü ile orada yaşayanların
Türkiye pasaportu kullanmaları,
KKTC'nin gümrük, havacılık ve diğer işlemlerin
TC uluslararası kimliği altında gerçekleşmesi, üzerinde durulan bir formül.
Bu yöndeki düşünceler
ABD'nin yabancısı değil.
Makas açılıyor
Bu durumda ne olur?
1- ABD Milli Savunma Bakanı Cohen, yanına müsteşarını da alarak, herhalde bir turistik gezi yapmak için gelmedi.
Ziyaretini
Sompson derbesinin yıldönümüne rastlamasının ötesinde, başka takvim özellikleri daha var.
Örneğin...
IMF'nin
Türkiye için sonbahar toplantısı ve
Ecevit'in ekimde
Clinton ile yapacağı görüşmenin öncesi gerçekleşmesi.
Türkiye'ye
IMF'nin yeşil ışık yakması için düğümün
Beyaz Saray'da
Ecevit - Clinton konuşması ile çözülebileceği,
Türkiye'den bu konuda
- özellikle Kıbrıs için - beklentilerin mesajı
Cohen tarafından iletilmiş oluyor.
2- ABD'nin mesaj yöntemi, böyle ziyaretlerdir.
Kongrenin
- güya yönetimin engelleyemediği - kararlarıdır... Ki şu sıralarda kongre duyarlığı adı altında
"Kıbrıs ve İnsan Hakları" konulu bir önerge konuşulmaktadır ve think tank düşünce üretim merkezlerinden demeçlerdir. Nitekim
Türkiye uzmanlarından Beyaz Saray'a yakın Alan Makovsky, "Türkiye ile ABD görüşleri hiç bu kadar ayrı olmamıştı" söylemi boşuna değildir.
3- Seçimler yaklaşıyor. Bush Jr. 32 milyon dolar kampanya parası topladı.
Al Gore telaşlı.
Rum ve Ermeni seçmene olta atılıyor.
Kısacası...
Türkiye ile ABD arasında makas açılmakta.
İki taraf da birbirini büsbütün kaybetmek istemez.
Ama gerginlikler yaşayacağımız görünüyor.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr