Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Sonra "özellikle kuzeyde olumsuz propagandalara karşın farklı etnik ve mezhep kesimlerinin bulunduğu Irak'ta Müslüman ve bölge özelliklerine yakın Türk askerinin görev yapmasının rahatlama yaratacağı" yolundaki raporları medyaya yansımıştı.
Yalanlama olmamıştı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de, CNN Soru - Cevap programında Iraklı liderler için, "Oturup konuştuğunuzda, Türkiye'ye büyük güvenleri var. Türkiye'nin gelmesini istiyorlar. Ama çıkıp da konuşamazlar" demişti.
Böylece kamuoyu oluşturulduktan sonra, 7 Ekim'de TBMM'de yapılan oylamayla hükümete bu yetki verildi.
Ve...
Aradan sadece 1 ay geçti...
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Diriöz, dün, tam tersi yönde bir açıklama yaptı. "Gül ve Dışişleri Bakanı Powell, bir gece önce telefonla konuşmuşlardı. Irak'a asker gönderme kararını Türkiye'nin yeniden gözden geçimesi kararı alınmıştı."
Açıklamanın satır araları, "Hükümet, Irak'a asker göndermek için TBMM'den aldığı yetkiyi kullanmayacak" diye okundu.
Neden?
Herkes biliyor ki... Irak'ta başta Kürtler olmak üzere her kesimden "Türk askeri gelmesin" tepkileri alınıyor.
ABD'nin Irak Genel Valisi denebilecek Bremer de, Washington'a sürekli "Türk askerinin gelmesinin faydası, yaratacağı zararın yanında çok küçük kalır" mesajını vermekteydi.
Peki... Hani asker ve diplomat uzman ekiplerin Irak'ta tuttuğu nabızlarda edindiği "asker göndermeye hava müsait" izlenimleri ya da Dışişleri Bakanı Gül'ün "Iraklı liderler bizi istiyor, bize güveniyorlar" söylemleri?

Kuzey Irak Kürt lideri Barzani ile söyleşiyorduk.
"Yörede en güçlü istihbarat Türklerindir. Çünkü Osmanlı dönemine kadar inen köklere sahiptir. Onu İngiliz gizli servislerinin istihbarat ağı izler. CIA bile aldığı bilgileri, bu ikisinden doğrulamaya çalışır" demişti.
Türkiye'nin gönderdiği ekiplerin oradaki geleneksel istihbarat ağından yararlanmadığı düşünülemez.
Yani...
Yanıldıklarını, yanlış nabız tuttuklarını düşünemiyorum.
Daha ağır basan olasılık, olumsuz izlenim raporlarının, sırf TBMM'den yetki kararı çıkması için en hafif deyimiyle "sumenaltına" kaydırılmış bulunması ve kamuoyunun bilerek - gerçi Gül'ün doğasıyla örtüşmüyor ama - yanıltılmasıdır.

Oysa... Gerçek şu:
1 - Kürt gruplara karşı.
Onlara göre "Türkiye'nin, Orta Irak'ta kalması koşuluyla bile Irak'ta ağırlığı artar. ABD ile etkin bir işbirliği ile kendilerini geri plana itebilir. Gelecek için devletleşme projeleri daha da zorlaşabilir."
2 - Şiiler karşı.
Onlar İran ve Suriye etkisi altındalar. Bu iki devlet Irak'ta varlık ve bayrak gösteremeyecekleri için Türkiye'nin öne çıkmasını istemiyorlar.
3 - Sünniler de karşı.
Arap ülkeleri etkisi ve onlarla dayanışma halindeki Sünniler, "Türk askerinin gelmesini, Pakistan güçlerinin ve onu da bazı Arap ülkelerinin izleyecek olmasından ve böylece de Arap blokunun bölünmesi olasılığından" kaygılı.
4 - Arap aydınları ve medya, tarihi nedenlerle karşı.
5 - Genel Vali Bremer de bu "muhalif" ortak paydanın sözcüsü.
...
Peki şimdi ne olacak?
Irak'ın toprak bütünlüğü bozulacak, Kuzeyde kürt devleti kurulacak, PKK yörede fink mi atacak?
Şu aşamalarda ve yakın gelecekte - galiba - hayır.
ABD, kuzeyin kopmasıyla parçalanan bir Irak'ta, sıranın güneyde Şii devlete geleceğini biliyor. Petrol kuyularının çoğuna sahip ve körfezi Şii İran'la birlikte tutacak bir Şii devlet tehlikedir. Körfez'in denetimini İran'a geçirdiği gibi Körfez ülkelerindeki diğer Şiileri de ajite eder. Bölgeyi karıştırır.
Öte yandan kuzeyin, Türkiye'yi çok rahatsız etmesi de başka yangınlar çıkarabilir.
Oysa ABD'nin yararı tansiyonu düşürmekte.
Türkiye, "yanlış" yollardan geçerek "doğru" karar almıştır.
Alevilerin içine yürümüyor ve kendi sınırlarında kalırken, ABD'yi de karşısına almıyor.