Asgari ücret, bu yılbaşından geçerli olmak üzere, 60 milyon TL net oldu.
1 Temmuz 1999'da, ikinci kez düzenlenecek.
Böylece...
Yıllardır dile getirilen istek, gerçekleşmiş bulunuyor.
Memur maaşlarının ve toplu sözleşmelerde işçi ücretlerinin, emeklilerin aylıkları, 6 ayda bir düzenlenerek, enflasyonun etkilerine karşı nasıl korunuyorsa, asgari ücretin de aynı takvimi izlemesi gerekir.
Bu uygulama, sosyal adalet ve hukukta eşitlik çerçevesi içindedir.
Çalışan kesimler, enflasyona karşı böyle kademeli ücret ve maaş zamlarıyla korunurken, toplumun en dar gelirli kesimini dışlamak yanlıştı.
Tabii...
Bu rakamların dahi, yetersizliği açıktır.
200 doları bile bulmayan asgari ücret, hazindir.
Türkiye'nin fert başına milli gelir ortalamasının dahi altındadır.
Dahası...
Bu kesimin, bazı işyerlerinde asgari ücretli görülmekle beraber, daha aşağıda reel ücretlerle çalışmaya zorlandığı bilinen gerçektir.
Onlar, günümüzün kunte kinteleri, bir çeşit çalışma köleleri.
Dahası...
Direnenlere karşı, Romenler var.
Bazı küçük sanayilerde, iş sahibi atölyesine birkaç çekyat koymakta.
Sonra...
Son derece düşük ücretlerle, kaçak Romen işçiler çalıştırmaktadır.
Onları ihbar edenlerin, yörede iş bulma şansları sıfırlanıyor.
Zaten, kanıtlamak da çok zor.
Şu ekonomik krizde, "işçi çıkarma uygulamaları" için söylentiler dalga dalga yayılırken, işsiz kalmak büyük kaygı.
Önce...
Gerçekten, böyle dalga dalga gelen bir işten çıkarma sorunu var mı?
Bu sorunun cevabını araştıralım.
Elde kesin bir istatistik bilgi henüz yok.
Ancak...
Yorumlarda abartmalar olduğu söylenebilir.
TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği) ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Işın Çelebi'den harmanladığımız değerlendirmeler şöyle:
"- Dünyada ekonomik kriz, 'geliyorum' işaretlerini vererek yaklaştı.
Herkes, tedbirlerini aldı.
Risklerini azalttı.
Uzakdoğu ya da Rusya'daki gibi şoklar yaşanmadı.
Son 3 ayın ekonomik büyüme hızının, en çok - 1 ya da - 2'ye düşmesi ve 6 aydan fazla sürmeyeceği bekleniyor.
Bunlar, önemli oranlar ve süreler değil.
İşveren, tünelin ucu görünen ve çok hafif geçeceği belli olan nispeten zor dönem için, işyerine adapte olmuş, vasıflı işçilerini çıkarmaz.
- Dünyada, böyle geçici ve hafif krizler için uygulanan, pek çok esnek çalışma yöntemi var.
Bunlardan bazılarına işaret edelim.
Haftalık ortalama çalışma saati 45'dir.
Zor dönemin ilk aylarında, işçiler, haftada 30 saat çalıştırılır.
Krizin sonlarına doğru... Ya da krizden sonra, yılın diğer yarısında, çılışma saati 60'a çıkarılır.
Ortalama 45 saatlik süre, 1 yıl içinde gerçekleşir.
Yahut...
Cari hesapla çalışılır.
Kriz döneminde, daha az çalışma saatiyle daha çok ücret ödenir.
Krizden sonra, yüksek ücret ödenir.
1 yılın ortalamasında, gerçek ücret gerçekleşir.
Böyle başka formüller de var.
- yüzde 1 veya - yüzde 2 gibi ılımlı krizlerde, bunlar mümkün.
Oysa...
Daha önceki krizlerde, büyüme hızı - 10'lara düşmüştü.
Tünelin ucu görünmüyordu.
Fabrikalar, tatile giriyordu.
Şimdi, böyle bir durum yok."
Diğer açılardan da bakalım.
"- Daha önceki krizde, döviz, neredeyse yüzde 50'nin üzerinde değer yitirmişti.
Piyasada, sabah ve öğleden sonra için, faturalar ayrı ayrı çıkarılıyordu.
Döviz rezervleri, dibe vurmuştu.
Psikolojinin tanımı, panikti.
Oysa...
Şimdi, Türkiye, kuvvetli bir döviz rezervine sahip.
Ocak, kasım döneminde, enflasyon, toptan eşya fiyatlarında yüzde 50,5'tur.
Tüketici fiyatlarında, yüzde 64,3...
Dolar, mark gibi dövizlerden oluşan sepette değer düşmesi ise, yüzde 51.
Yani...
Ayda 1, 2 puan döviz kurları düzenlemesiyle dahi, var olan ufak fark kapanır.
Türkiye'nin içeride ve dışarıda, döviz rezervi kaygısı yok."
Üstelik...
"- Geride kalan yaz aylarında, Türkiye'den 7 milyar dolar dolaylarında, sıcak para kaçtı.
Türkiye ekonomisi, bunun faturalarını ödedi.
İskontolarını yaşadı.
Bundan sonrası, daha iyiye gidebilir.
Hükümet kuruluşundan sonra, bu paraların bir bölümü geri gelebilir.
Yahut...
İMF'den yeşil ışık yanarsa, dış kaynaklar açılabilir.
Türkiye Hazinesi, enflasyonunu yüzde 55'e düşürdüğü bir dönemde, yüzde 150'yi bulan oranlarla borç aramaz."
Ayrıca...
"- Türkiye'nin ihracatı, ithalatının - 2 puan artışla - yüzde 56'sını karşılar hale gelmiştir.
Gerçi...
Petrol fiyatları, 1973 düzeyine kadar düşmüştür.
Bu önemli bir neden ama ihracatımızı miktar olarak yüzde 12 artırdık.
Kriz nedeniyle, tabii parasal gelir, yüzde 5 geriledi.
Fakat...
Gene de, dış ödemeler dengemiz, açık vermiyor."
Kısacası...
Bardağın karamsarlara göre yarısı boş, iyimserlere göre ise, yarısı dolu.
Bardağı değil, sürahiyi görürsek, umutlu olabiliriz.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr