Yani...Kıbrıs ile ilgili olabilen 8 başlıkta görüşmelerin askıya alınması önerilmiş bulunuyor. Böylece Türkiye'nin Ek Protokol'de imza atarak Kıbrıs için taahhüdünü yerine getirmemiş olması "siyasi bir cezaya" dönüşmüyor.Bu 8 madde kapsamında "Madem henüz bir çözüm yok, o halde yolumuza diğer maddeler üzerinde görüşerek devam edelim. Tam üyelik görüşmeleri buzdolabına konmasın" bakış açısı hem AB'nin sağduyu sahipleri hem Türkiye tarafından paylaşılıyordu. Bu formül, Güney Kıbrıs'ın da ufunetini alabilirdi.Türkiye'nin, Kıbrıs nedeniyle askıya alınması önerilen "Gümrük Birliği'ne ilişkin" bazı maddelerde zaten sıkıntısı vardı.Örneğin...AB ülkelerinden 2. el otomobillerin dolaşımı, Türkiye otomotiv sektörüne büyük darbe vurabilirdi.Böyle başka maddeler de var........................8'in dışında kalan maddelerde, biri kapanmadan diğeri açılamaz, birden çok madde aynı zamanda görüşülemez diye bir usul hükmü yok.O halde Türkiye ile AB arasında -bir yoruma göre- diğer maddelerde görüşmeler açılabilir, sürebilir.Her madde için görüşmenin tamamlanması halinde "geçici kapanma" kararı alınıyor.İşte bu aşamada Güney Kıbrıs vetosu gündeme gelebilir.Bu da dünyanın sonu değil.Önümüzdeki 6-7 yıllık süreç içinde belki Kıbrıs sorunu çözümlenebilir.Ya da bir formül bulunarak Kuzey Kıbrıs'a ambargo kalkarken, Güney Kıbrıs'a da deniz ve havalimanları açılabilir.Yani...Tren raydan çıkmadan Olli Rehn'in de söylemiyle "sürat düşürerek" herhalde yola devam edebilir........................Ancak...Madalyonun diğer yüzüne de bakalım...Geri kalan 8 maddede görüşmelerin kapanmasını Kıbrıs'a bağlamakla, AB bir tür zihniyet ipoteği mi koymuş olacak?Liderler, Komisyon'un kararını aynen kabul ederse, bu tehlike var.Gerçi görüşme usulü gereği, -pratikte- diğer bütün maddeler son aşamasına kadar görüşülebilir ama hiçbir maddeyi kapatmadan ve hele şu aşamada bile görüşmeler fiilen patinaj yaparken, pembe gözlükler takmak yanlış olur.Liderler 11-12 Aralık'ta bu soru işaretine net cevap getirmelidir.Aksi halde Türkiye ile görüşmelere, 8 madde için birinci derecede, diğer maddeler için ikinci derecede Kıbrıs ipoteğinden söz edilebilir..........................3 Ekim 2005'te Türkiye bir altın gol atmıştı.Türkiye ile tam üyelik görüşmelerinin başlamasına, Türkiye'nin resmen tanımadığı AB üyesi Güney Kıbrıs'a imza attırmak çok zordu.Ama oldu.Güney Kıbrıs'ın kolu büküldü.Şimdi Güney Kıbrıs, skoru dengelemek peşinde.Bunu da Ankara bekliyordu zaten.Önümüzdeki 12 gün önemlidir.Ankara ibreyi kendinden yana çevirebilir.Gerilen ipin kopmasında ne Türkiye için yarar vardır ne AB... Hatta ne Yunanistan ve ne Güney Kıbrıs için.............................Başbakan Erdoğan'ın tepkisine gelince...Elbette alkışlayacak değildi.Brüksel'e "yeniden düşünmek" psikolojik taarruzunu yapması doğal.Ancak... Bunun dozajının iyi saptanması gerek.İletişim çağındayız. Her söz, her eylem, borsalara, ekonomi göstergelerine, sermaye hareketlerine, döviz değerlerine anında yansıyor.Siyaset ile ekonomi, siyamlı yapışık ikizler gibidir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Hiçbir şey, göründüğü kadar kötü, sanıldığı kadar iyi değildir. Bu söylem, dün AB Komisyonu'nun Türkiye için aldığı tavsiye kararıyla örtüşüyor. Bir açıdan bakalım... Türkiye'nin de AB'nin de istediği bir formül oluşmuştur.