"Biçare Emrah söylenir ezel.Dilber akçe ister, dinlemez gazel."
Erzurumlu Emrah
Ekonomi yazıları,
"akçe" isteyenlere bir çeşit dışarıdan
"gazel"dir.
Türkiye gibi ekonomik koşulların hayli bozuk düzeyde olduğu bir ülkede ücret ve maaşların kısılmasına, toplu sözleşmelerde zamların düşük tutulmasına, karların frenlenmesine, fiyatların ve faizlerin düşürülmesine, devlet harcamalarının budanmasına destek veren yazılar, elbette insanlarımızın beklentileriyle örtüşmez.
Ama...
Gene de zorunluk.
Hele dün açıklanan haziran ayı enflasyon rakamlarının kanıtladığı gibi
"iyi sonuç" veriyorsa...
Demiri sağlam atmak
Bu sonuca nasıl varıldı?
Öncelikle...
Merkez Bankası işi sağlam tuttu.
Bir dolar ve
0,77 eurodan oluşan bir döviz sepeti kabul etti.
Sepetteki bu birim üzerinden
2000 yılı boyunca her ay
TL değerinin ne kadar düşeceğini ocak ayında açıkladı.
2000'in ilk üç ayında, her ay
yüzde 2,1... İkinci üç aylık döneminde her ay
yüzde 1,7... Üçüncü üç aylık dönemde
yüzde 1,3... Ve son üç aylık dönemde her ay
yüzde 1.
Merkez Bankası, bu programını ödünsüz ve sapmasız uyguladı.
Ayrıca gene yılın başında açıkladığı gibi sadece döviz karşılığı kadar piyasaya TL çıkardı.
Böylece...
Ekonomi programının dikişlerinin atmayacağı görüldü.
Özel sektör de aylık döviz programını izleyen zamlarla yetinmeye başladı.
Böylece ekonomi, psikolojik enflasyondan kurtarılmış oldu.
Ekşimeyen siyaset mayası
Sadece
Merkez Bankası ve ekonomi bürokrasisi değil.
Bu kez siyasi iktidar da sağlam durdu.
İlk toplumsal tepkide çözülmedi.
Mayası ekşimedi.
Örneğin...
- Ücret ve maaşlar, programda öngörüldüğü oranda kaldı.
- Tarım taban fiyatları ve tarım satış kooperatifleri gibi tabulara el atılabildi.
Kira Kanunu çıkarıldı.
Dövizle kiralayanlar, zarar ettiler.
Enflasyonda kiraların bu haziran ayındaki oranı
yüzde 2,4... Geçen yıl haziranda bu oran
yüzde 6,5'du.
Sosyal sigorta ve bankacılık sistemini disipline alan yapısal reformlar büyük ölçüde gerçekleşti. Hele bankacılık sektöründe epeyce can yakıldı.
Dünya standartlarında denetim getirildi.
Ekonomideki bütün gelir beklentileri, geriye değil, ileriye dönük enflasyon hedeflerine göre düzenlendi.
Bütçe uygulamasından alınan sonuçlar, beklenenin de üzerinde olumlu oldu.
Bütün bunlar bir araya geldiğinde, enflasyon için daha umutlu olabiliriz.
Halkın desteği
Kamuoyunun güvenini kazanmış kişilerden enflasyonla mücadele çağrıları, halktan destek rüzgarları yarattı.
Meslek odaları, sendikalar ve birlikler de halkın baskısını üzerlerinde hissettiler.
Ama...
"Her şey oldu, bitti" sanıp gevşemeyelim.
Özel kesimin toplu sözleşmelerde sağduyulu olması gerek.
Hem işçi çok istememeli hem işveren bol kepçe gitmemeli.
Bu konuda
Ekonomik Sosyal Konsey, yol gösterici olmalı.
Kamu kesimine ve fiyat artışlarına kötü klavuz olmaktan kaçınmalılar.
Hükümet ve
Merkez Bankası da, yaz aylarında halkın nabzını tutacak olan milletvekillerinin
Ankara'ya dönüşlerinde taşıyabilecekleri
"taban tepkisine" direnebilmeliler.
Buna karşılık...
Kimi şirket patronlarına da bir uyarı:
Artık hatalı yönetimin faturası,
"enflasyon rakamının arasına katar, kaynatırız denerek" yüksek fiyat zamlarıyla halka ödetilemeyecek.
Üretim, para politikası, nakit akışı, kurumsallaşma, küreselleşme, şirket evlilikleri hızlanacak.
Kısacası...
Konfüçyüs'ün dediği gibi
"karanlığa küfredeceğine bir mum yak."Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr