Güneri Cıvaoğlu
Pazar gecesi,
DURUM programının ilerlemiş saatleriydi...
Dr. Selim Kaptanoğlu, çok ilginç açıklamalar yapıyordu.
Örneğin...
Türkeş'i kaçırma senaryosunu:
"Kaldığı odanın pencere demirlerini kesmiştik.
Helikopter hazırdı.
Onu Mısır'a kaçıracaktık.
Bizi temsil edenler, Mısır'a gitmişlerdi.
Sayın Türkeş'in, kaçtıktan sonra Mısır'da ikamet edebilmesi için söz alınmıştı."
Bunu biraz
"ayakları havada"bir girişim olarak algılamıştım.
Öyle ya... Bir helikopter,
Ankara'dan havalanacak...
Mısır'a kadar uçacak.
Üstelik,
Türkeş gibi bir siyasi sanığı kaçırdığı için, havacılığın kurallarına ve yer ile temas zorunluklarına uymayacak...
Yani, gizli uçacak... Buna rağmen gene de yakalanmayacak!
Bu nasıl mümkün olacaktı?
Selim Kaptanoğlu cevap verdi:
"Helikopter, önce Konya'da bir dağ köyüne inecekti.
Gece orada geçirilecekti.
Sonra... Kıbrıs'ta bir güvenli yere inecekti.
Kıbrıs'tan da Mısır'a geçilecekti."
Bütün bunların, radarın algılama yüksekliğinin altında uçarak gerçekleşeceğini belirtmeliyim.
Askeri bir helikopter, askeri pilotlar...
Konya'daki dağ köyünün
Özel Harp Dairesi'nce belirlenmiş üssü...
Kıbrıs'ta, gene derin devletin üssü.
Herhalde, böyle olması gerek.
Türkeş, girişimi son anda geri çeviriyor.
"Bu hastane ve bu hapishane vatan toprağıdır" diyor.
Zaten kaçmayıp,
Türkiye'de kalmasının ötesinde, ilginç olan bir boyut da, böylesine bir hazırlığın yapılabilmesi.
Ordunun içindeki örgütlenme durumu.
Bu bilgiyi veren
Selim Kaptanoğlu da, eski askeri doktor.
12 Eylül ihtilalini
Türkeş'e nasıl önceden haber verip, onun kaçmasını sağladıklarını anlattı:
İhtilal nedeniyle hastanelerin tam kapasite kullanılacağı olasılığı bağlamında, bütün hazırlıklar yapılmış.
Hastaneye giriş ve çıkışlar, yani, dışarıyla irtibat kesilmiş.
Ancak...
Türkeş'e bağlı askeri doktorlar, iki assubayı acil hasta haline getiriyorlar.
Ambulanslara koyuyorlar...
Ve...
O gece, ihtilalin yapılacağını bildirmek üzere
Türkeş'e gönderiyorlar.
Türkeş, bu haberi aldıktan sonra, durumu oğluna da bildiriyor.
"Bu gece evlerimizde kalmayalım, başka yerlerde kalalım" diyor.
İşte
Türkeş'in ihtilal gecesi diğer liderler gibi göz hapsine alınamayışının ve birkaç günlük yok oluşunun öyküsü.
Bakınız... Gene ordunun içinde
Türkeşçi hareketin örgütlenmesi var.
Sadece orduda değil.
Poliste, gizli servislerde, okullarda, hastanelerde, hatta yargıda.
MHP'nin
derin devlette görünmeyen büyük gücü var.
Türkeş'in ölümü bağlamında hazırladığım
SON BAŞBUĞ programında yansıttığım kesit,
RP ile sürecek.
Ama, bu arada belirtmek isterim ki...
DURUM'da
Ülkü Ocakları'nın özellikle
1980'e kadar karıştığı cinayetler ve bu konuda
Türkeş'in bilançosu gereğince tartışılabilmiş değildir.
6 bine yakın cinayet dosyasının
Türk siyaset tarihindeki vicdan sorgulamasından
2 - 3 MHP tanığıyla sıyrılması, elbette mümkün değildir.
DURUM'un açılış ve kapanış konuşmalarında belirttiğim gibi...
Acılar bu kadar tazeyken, ailenin de katıldığı bir programda çocuklarını, ailenin diğer ferklerini, camiasını rencide etmek doğru olmayacaktı.
Törelerimiz ve insani değerler bunu gerektiriyor.
Fakat, önümüzdeki dönemlerde,
Türkeş bütün artı ve eksileriyle tartışılmalıdır.
Gelecek kuşaklara doğru izler ve bilgiler bırakmak, bizim neslimizin görevidir.
MHP'yle ve
Türkeş'le pekçok konuda görüşlerimiz farklı ve başka acıların da iniltileri kulaklarımda, gözyaşları anılarımda olduğu halde,
DURUM'un çerçevesi, şimdilik bu kadarıyla yetinmeliydi.
Artık
RP boyutuna geçebiliriz.
MHP'nin devlet dokularına işleyişi,
1960'lı yılların ortalarından itibaren, sistemli ve organize bir harekettir.
Şimdi...
İkinci
büyük sızma hareketi gerçekleşmekte.
Bu da...
RP damgasını taşıyan ya da
RP'den bağımsız olan
"Siyasal İslam" hareketidir.
Bu hareket, daha önce
yerel yönetimler, adalet mekanizması, dernekler, vakıflar, sağlık kurumları, İçişleri Bakanlığı idari birimlerine ve bazı bakanlıklara yoğunlukla gerçekleşmişti.
Medyanın bir kanadı da, aynı hareketin karargahıydı.
Henüz sızılamayan yerler,
Anayasa Mahkemesi, ordu, medyanın büyük kesimidir.
RP'nin siyasi iktidarı ele geçirmesiyle birlikte,
iktisadi kurumlar, antenler, rotatifler, yerleşik özel kesimin bazı burçları da, kaymalar yapmaktadır.
Yukarıda, yani siyaseti yapanlar kesiminde yumuşamalara karşın,
RP'nin uydularında sertlik gösterileri, bu sürecin yansımalarıdır.