Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Deniz kıyısındaki lokantaya inen dar yolda yürüyordum. O sıcakta kara takım elbise içinde bir genç adam...
Kendimce, onun yerine terledim.
"Barlardan birinin koruması herhalde. Belki de yuppi'lerden biri" diye düşünüyordum... Bana döndü ve elindeki dergiyi uzattı. "Benimle yazdığım kitap hakkında yapılmış bir röportaj var, vaktiniz varsa okuyun. Sonra konuşalım" dedi.
Az sonra masama geldi. Laflamaya başladık.
Anlattı... "33 yaşımda çokuluslu bir şirketin üst düzey yöneticisiydim. Kız kardeşim telefon etti. '33 yaşındasın. Rüyamda gördüm, sen öldün' dedi. Onun sözlerini yorumladım.
Görevimden istifa ettim.
Üniversitelerde konuşmalar yapmaya başladım. Ve size sözünü ettiğim kitabı yazdım.
Göndereceğim."
Konuşmamız biraz daha sürdü. 33 yaşında yeniden doğduğunu hissettim. Ayrılırken "hiçbir rastlantı, rastlantı değildir" dedi.

Bir gün, bir gece
Mine Kırıkkanat'ın son kitabı BİR GÜN, BİR GECE...
Romanının ben de kişilerinden biriyim. Adım geçmese de... İstanbul'da, hepimiz o romanda varız. Ama... Yaklaşan depremin kıyım soyağacında yer alacak isimlerimiz. Yaşasak bile kıyım...
Keşke, Türkiye insanı "bir roman okudum, kaderimi değiştirdim" diyebilse.
Romanların, filmlerin, tiyatro yapıtlarının, en etkin mesajları verdiğine inanırım.
Kuru - katı - kabız didaktik uyarılardan çok daha derinlerden uzanır yüreklere, beyinlere.
Bu romanın yazılması rastlantı mı?
Eğer "hiçbir rastlantı, rastlantı değilse" Kırıkkanat'ın bu romanı depremin öncü sarsıntısı.

Karınca ve balık
Şimdi yazının başlarına döneyim. Kırıkkanat'ı da, yaşamı da daha iyi anlatacak kitaptan bazı alıntılar.
"Az söz erin yüküdür.
Çok söz hayvan yüküdür.
Birine bir söz yeter, sende cevher var ise."
Kitapta böyle "deyişler" soldaki sayfalara yazılmış. Sağda ise, boş sayfalar...
Onlara okuyucu kendi yorumunu yazacak.
Sadece okunan değil, yazmak için de bir kitap bu.
Alıntılara devam...
"Arının ağzına bal,
kuyruğuna iğne verilmiş;
neye TALİPSEN onu alırsın derler."
..........
"Gücüyle kibirlenir karıncalar,
sular çekilince,
aynı kibri yaşar balıklar,
sular yükselince...
Sular yükselince, balıklar yer karıncaları,
sular çekilince de, karıncalar balıkları..."
..........
"HAYAT bir rüyadır,
rüyayı HAYRA YORMALI.
HAYRA yoramazsak,
hayat bizi YORAR."

Kim en zengin
Sayfaları çevirmeye devam...
"Zengin
çok şeyi olan değil, çok VERENDİR.
Ve en zengin;
mahallenin delisidir,
her geçene,
selam veren..."
..........
"Daha iyisi, tecrübelerini borç alırım dostlarımın,
ve üzerinde düşünürüm.
En az hasarlı,
en ucuz, en kolay yoldur,
bu bulduğum.
Belki de dünyanın en GÜZEL BORCUDUR bu.
Tüm hataları tecrübe edecek vaktim olmadığı için
borçlanırım.
..........
Kitabın son sayfası şöyle:
"Bir insan tanıdım.
Hayatım değişti,
tanımak tam 33 yılımı aldı.
..........
Sinan Yaman bu kitabında kendini tanımasının 33 yıl aldığını, 33 yaş yaşam kavşağını vurguluyor.
Eğer hiçbir rastlantı, aslında rastlantı değilse onunla karşılaşma rastlantımız bana bu yaşımda neyi değiştirtecek?
Kırıkkanat'ın romanı uykuyu bölecek mi?
Bilemiyorum.
Ama bu olasılığı, sizlerle paylaşmak istedim.
Belki bu yazıyı okumak rastlantısı da sizin hayatınızda, İstanbul'da yaşayanların kaderciliğinde bir şeyleri değiştirebilir.
Eğer hiçbir rastlantı, aslında sadece rastlantı değilse, değişimin rastlantılarını biz üretemez miyiz?