Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YIL 1989... Merhum Erdal İnönü, SHP’nin Genel Başkanı. Deniz Baykal ise Genel Sekreter.
Erdal İnönü, “Kürt açılımı” için kesin kararlı.
Bu çalışmayı yapmak üzere 5 kişi görevlendiriliyor.
Genel Sekreter olması nedeniyle grubun Başkanı Deniz Baykal...
Ancak... Bu sadece bir “şekil” unsuru...
Baykal her toplantıya katılmıyor.
Diğer 4 üye ise, Hikmet Çetin, Eşref Erdem, Diyarbakır Milletvekili Fuat Atalay ve Van’da öldürülen Cumhur Keskin...
Uzun ve ayrıntılı bir çalışma yapıyorlar.
Ardından... Hikmet Çetin ve Fuat Atalay ortaya çıkan rapor taslağını yeniden gözden geçiriyor, eklemeler ve çıkarmalar yaparak tamamlıyor.
Raporun adı: “SHP’nin Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri.” (*)
Dosya, Genel Başkan İnönü’ye ve Genel Sekreter Deniz Baykal’a sunuluyor.
Bu çalışmadan haberdar olan, dönemin DGM savcılarından Nusret Demiralp, partiye bir yazı gönderiyor, “hukuki inceleme yapacağını” bildirerek, “bu raporun kim ya da kimler tarafından hazırlandığını” soruyor...
“Olur mu öyle şey” demeyin...
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın topladığı “Çalıştay” katılımcılarına soruşturma için savcı harekete geçmedi mi?
“Demek 20 yılda hiçbir şey değişmemiş” deyip 1989’a dönelim...

Erdal İnönü’ye ‘Kürt soruşturması’


İnönü’den ‘ben yazdım’ resti
ERDAL İnönü, savcının bu yazısı üzerine kararlılığını vurgulamak için şöyle der:
“Bay savcıya bu raporu benim yazdığımı bildirin. Soruşturmanın muhatabı benim.”
Hikmet Çetin ve diğerleri Erdal İnönü’yü bu fikrinden vazgeçirmek için çok uğraşmışlar...
Gelelim dosyanın içeriğine...
CHP’nin o zaman önerdikleri, AKP’nin şimdilerde telaffuz edebildiklerinden daha ileriydi.
AKP, “o CHP dosyasında olanları hayata geçireceğini” söylese, hem demokrasi hedeflerini daha ileri coğrafyaya taşımış olur, hem de CHP’nin elini “açılımı desteklemeye mahkûm” eder.
Elbette siyasi parti lideri olarak Baykal, çizgisini kendi hür iradesiyle çizebilir ama 1989’da kendisinin başında bulunduğu komisyonun raporuyla ters düşmeyerek...
Peki ne yapmalıdır?
1989 tarihli o dosyayı Erdoğan’a gönderir ve şu mesajı açıklar:
“İşte CHP (SHP)nin daha 20 yıl önceden belirlenmiş çözümleri...
Daha ileri önerileriniz varsa buyrun görüşelim.”
AKP’nin, 1989 tarihli CHP (SHP) dosyasından daha ileri çözüm önerileri olabileceğini hiç sanmıyorum.
Burada çok kritik kırılma noktası var.
Asıl sorun şudur:
CHP (SHP) dosyasında olduğu gibi AKP’nin şimdiye kadar dile getirilen çözüm önerilerinde de açılımlar, “bireysel demokratik haklar” zemini üzerinde öngörülüyor.
Oysa... DTP’nin savunduğu açılımın başlığı “Kolektif Kürt Kimliği...”
Partisi adına yaptığı bütün konuşmalar kolektif Kürt kimliği eksenli oluyor.
Daha keskin sesler hattın öte yanında “Kürt ve Türk halkları” ya da “Kürt ve Türk ulusları” gibi söylemleri “temel taşlar” olarak döşüyorlar.
Bu kırılma hattı aslında kırmızı çizgidir.
Yani... AKP ile CHP aslında birbirine daha yakın görünüyor.
Örneğin CHP’nin 2008 yılındaki “Çağdaş Türkiye için Değişim” başlıklı yeni programında şöyle bir cümle var:
“CHP........ Etnik kimliğini bireysel olarak vurgulamak isteyenleri saygıyla karşılar ve etnik kimliği insanların şerefi sayar.”
Bu cümlede de yer alan “bireysel kimlik” metnin içinde birkaç kez vurgulanmıştır.
AKP de “kolektif etnik kimlik” değil, “bireysel etnik kimlik” zemininde çözümler üretmek yanlısı.
Böyle bir siyaset coğrafyasında DTP’nin daha gerçekçi olması ve nelerin olamayacağını görmesi zamanıdır. Gerçi kırmızı çizgiler sabit değildir.
Zamanın ruhuna göre ileride esneyebilir, hareketlenebilir ama 2009 Türkiye’sinde çizgileri daha fazla zorlamak, tüm taraflar için sadece hayal kırıklığı, umut çöküntüsü ve yeni acılar üretir.
Bilinç ve sağduyu hepimize lazım.
Yoksa... “CHP lideri Baykal, Başbakan Erdoğan’la hangi gün, nerede ve saat kaçta görüşsün” ya da “görüşmesin” gibi tartışmaların sığ sularında dolaşarak, ülkenin ötelenemez bu sorununa çözüm açılımları için ufuklara yelken açılamaz.
.........................
(*) Ayrıca CHP’nin 1999 ve 2001 yıllarında yayımladığı “Doğu ve Güneydoğu” ile “Demokratikleşme, İnsan Hakları” raporları da bulunmakta.