Başbakan Erdoğan’ın -milletvekili seçilen- eski Başdanışmanı Yalçın Akdoğan NTV’de partisinin başarısını oluşturan nedenleri anlatıyor:
- Hizmet sunmuş olmak.
- Seçmende itimat psikolojisi inşa etmek.
- Uçuk değil makul vaatlerde bulunmak.
- Samimi olduğu inancını yaratmak.
- Kriz yılında bile ekonomik büyüme.
- Düşük gelir gruplarına yaklaşım.
- Zaten çok iyi yapılandırılmış örgütün müthiş çalışması.
- Başbakan Erdoğan geçen yıl referanduma giderek önemli bir siyaset taktiği uyguladı. Anayasa değişikliğine “EVET” diyen bir kısım yurttaş aslında AK Parti seçmeni değildi. Referandum aradaki çizgiyi sildi. Onlar da AK Parti’ye yaklaşmış oldular. (Yüzde 58 “EVET” içinde bu kesim önemli bir katkıydı. Ben buna AK Parti doğrultusunda oy kullanmaya elleri alışmış oldu diyorum. G.C)
Bunlara mütedeyyin kesime olumlu görünen “van minıt” çıkışı, Filistinlilere destek vermesi, Mavi Marmara olayındaki tavrı, yüksek öğrenimde başörtü sorununun sessiz sedasız çözülmesi, PKK’ya ve onun siyasi uzantılarına karşı -Habur kapısındaki büyük skandalı unutturacak- sert söylemleri de eklenmeli.
......................
Not: Yalçın Akdoğan’ın ifadelerini özetleyerek kendi algılamalarımla yansıttım.
CHP’NİN ROLÜ
Akdoğan “CHP’nin bazı yanlışlarından da faydalanıldığı” görüşünde.
- Seçim kampanyası sürecinde CHP ile MHP yakınlaştıkça aralarında oy geçirgenliği oluştu. CHP’den MHP’ye seçmen kayması oldu.
- CHP zaman zaman BDP ile de aynı paralelde göründü. Bu da CHP’nin oylarında artışı frenledi, hatta CHP’den oy kaymasından bile söz edebiliriz. CHP bu rota değişikliğiyle Güneydoğu’dan oy da artıramadı.
- CHP uçuk ve ölçüsü çok kaçmış bir sürü vaatte bulundu. Seçmene inandırıcı görünmedi. Seçmen AK Parti’nin makul vaatlerine oy verdi. AK Parti’nin verdiği sözleri tutuğu, geride kalan 8 buçuk yılın icraat sicilinde kayıtlı.
- Bilineni, ne yapacağı belli olmayan bilinmeze tercih etti.
Akdoğan’ın söylemediği ama Başbakan Erdoğan’ın meydanlarda dile getirdiği “Kılıçdaroğlu’nun Alevi kökü” de etkili olmadı denemez.
“Demirel çizgisinde 20 milletvekilinin CHP’den seçildiği ve bunların ya DP’ye geçeceği ya da ayrı parti kuracağı” iddiasını yansıtan ve çok ses getiren yazısında Zülfü Livaneli şöyle soruyordu:
“Merak ediyorum... CHP oylarından Alevi oyları çıkartın geriye ne kalır?”
Yani...
Başbakan Erdoğan’ın -neredeyse- her konuşmasında “Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini” vurgulamış olması anlamlıdır.
İşte AK Parti karargâhından Erdoğan’ın kurmayları gözüyle 12 Haziran yorumu...
CHP seçim sonuçlarının nedenlerini araştırmak üzere komisyon kuruyor.
AK Parti karargâhındaki bu gözlemlerin belki o komisyona yararı olur.
Çünkü insanoğlunun “yakın körlüğü” gibi bir hastalığı vardır.
İçerden ve yakından bazı şeyler görülmeyebilir.
CHP TEMBELLİĞİ
AK Parti’nin bir katkısı da rakip partilere “çok çalışmak” dersini vermesidir.
Başbakan Erdoğan’dan partinin mahalle görevlisine kadar her kademede “çok iyi örgütlenmek ve çok çalışmakta” kimse diğerinden bir adım bile geride kalmadı.
Sanki dev bir süper makine işliyordu.
Her parçası, her dişlisi yüksek süratle ve koordineli uyum içinde -hiç teklemeden- çalıştı seçim kampanyası süresince...
Daha küçük ve deneyimsiz BDP için de aynı şey söylenebilir.
Bağımsız adaylarla sandıklardan 30’u aşkın milletvekili çıkarmak bunun kanıtıdır.
Zaten yüzde 10 barajı olmasa bile 12 Haziran’da aldığı oylarla BDP 40 dolaylarında milletvekili seçtirebilirdi.
Bu bile BDP’nin nasıl organize, uyumlu, etkin çalıştığının kanıtıdır.
BDP’nin beklediği milletvekili sayısı 28’di.
Kendi koyduğu hedefi bile aştı.
CHP’ye gelince...
Örgüt için -istisnalar dışında- genelleme yaparsak “Cumhuriyet Halsizler Partisi” demek fazla insafsızlık olmaz.
Ne yazık ki örgüt yılların tembelliğini, üşengeçliğini, heyecansızlığını hâlâ yansıtıyor.
12 Haziran seçimlerine giderken bu “eksi” en büyük sorundu.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu merkezde yeni bir rüzgâr estirdi.
Çok iyi bir “beyin takımı” kurdu.
Onların ürettiği dosyalarla çıktı halkın önüne...
Çalışmakta Başbakan Erdoğan’dan geri kalmadı.
Hatta ondan daha fazla miting yaptı.
Ama...
“Nasıl olsa gene seçim alamayacağız, neden didineyim” toksiniyle tıkanmış kılcal damarlara ulaşamadı Kılıçdaroğlu’nun enerjisi.
CHP’nin “laik, Atatürkçü seçmeninin, CHP örgütünden daha heyecanlı, daha aktif, daha katılımcı olduğunu” bile söyleyebilirim.
Şimdi Kılıçdaroğlu’nu sorgulamaya kalkışanlar buna önce kendilerinden başlamalılar.
Kılıçdaroğlu da bu tıkalı, varisli damarlardan operasyonla başlamalı önümüzdeki sürece.
CHP’lileri ve CHP örgütünü kesinlikle kırmak istemem.
CHP büyük partidir. Cumhuriyetin ve sonra da demokrasinin kurucusudur. Türkiye’de laik demokrasinin güvencesidir.
Atatürk’ün CHP’sine saygım ve sevgim var. CHP örgütünün de bu durumdan rahatsız olduğunu düşünüyorum ve bende üzülüyorum.
Satırlarım mütevazide olsa olumlu katkıda bulunmak amacıyladır.