"Kökler, derinlerdedir ve bedenden daha boyludur..."
İnsan doğası için de geçerli olan bu söylem Tayyip Erdoğan'ın ses bantlarıyla doğrulanmakta.
Sadece Erdoğan'ın değil, o zihniyetin diğer sahipleri de aynı konumdalar.
Onların köklerinden yıllardır aldıkları hayat suyu, bedenlerinde yürüyor, beyin kıvrımlarına ulaşıyor.
Söyleme dönüşüyor.
Bazen istemeseler bile olmadık söylemlerde bulunuyorlar. Dillerine egemen olamıyorlar.
Bedenleri ancak kökleriyle hayatta kalabilir.
Farklı coğrafyalara - örneğin demokrasi coğrafyasına - dikilseler ve beden doğaya uyum göstermeye çalışsa bile, o topraktan beslenmeyebilirler.
Erdoğan, farklı iklimde, farklı kültürde yetişti... Kök saldı.
Şeriat zihniyeti coğrafyasından demokrasi coğrafyasına göçün "jet lag" durumunda mı?
Yoksa bunu mu oynuyor?
Son bant ve ötesindeki tartışmalara eğilelim.
Soru: "Tayyip Erdoğan'ın 10 yıl önce söylediği sözlere, Genelkurmay Başkanı'nın 10 yıl sonra cevap vermesi doğru mu?"
Cevap: Erdoğan'ın PKK karşısında yaşamını yitiren Mehmetçik bağlamındaki "intihar cellatları" söylemi, ne yazık ki, orada bulunması gereken devlet görevlileri tarafından - nedendir bilinmez - yargıya ve idareye yansıtılmamıştır. Bant 10 yıl sonra açıklanınca, Genelkurmay Başkanı da tepkisini 10 yıl sonra koymuştur.
Kıvrıkoğlu'nun daha önce Erdoğan için bir konuşma yapmamış olması, siyasetin dışında kalma özeninin göstergesi değil mi?
Soru: "Kıvrıkoğlu bir atanmıştır. Bürokratın siyaset konuşması, demokrasi üzerinde gölge mi?"
Cevap: Demokrasi ezberciliği böyle yüzeysel söylemler üretiyor. Merkez Bankası Başkanı, Hazine Müsteşarı, BDDK Başkanı, RTÜK Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı konuşuyorlar... Protokolün 4 numaralı konumundaki Genelkurmay Başkanı neden sakıncalı bürokrat olsun.
Üstelik... Erdoğan sonradan inkardan gelse de en azından bandın açıklandığı ilk günlerde "intihar cellatları" söyleminin adresi - matufiyet - ölçütü ile belliydi.
Erdoğan "12 kurşun atmadan çatışmaya ve ölmeye gönderilen gençlerden" söz etmiş.
Peki... "Mehmetçiğin eğitimini" hükümet mi yapıyor?
Genelkurmay Başkanı, hele, dünyada teröre karşı galibiyet sağlamış tek örnek olan TSK komutanı "gençlerine savaş eğitimi verememiş intihar cellatları" hakaretini, sineye mi çekmeliydi?
Kendi kamuoyu olan Silahlı Kuvvetler... Şehit aileleri... Gaziler öyle bir patlama yaparlardı ki, Erdoğan sokağa çıkacak yüz bulamazdı.
Erdoğan, ön aldığı için Kıvrıkoğlu'na teşekkür etmeli.
Soru: "Kıvrıkoğlu'nun 'bunu söyleyen normal olamaz... Ağzıyla beyni arasında iletişim yok. Orduya kin kusuyorlar' cevabı çok ağır değil mi?"
Cevap: Elbette ağır. Peki "intihar celladı" söylemi daha hafif mi?
Erdoğan ve o zihniyette olanlar acaba PKK karşısında şehit düşenlerin yakınlarının, gazilerin, PKK'ya karşı savaşanların, bu ülkenin bütünlüğüne tutkun olan ulusun tepki söylemlerini duyuyorlar mı?
Bilsinler ki çok daha ağır.
Soru: "Erdoğan 'değiştim' diyor... Ama kimse inanmak istemiyor. Ne yaparsa inandırabilir?"
Cevap: Her şey bir yana...
Son bant yayınlanır yayınlanmaz, parti organlarıyla iki gün boyu tartışıp hem tabanı çatlatmayacak, hem zevahiri kurtaracak formül bulmak için sabaha kadar süren toplantılar yapacağına, Genelkurmay Başkanı'na, "Orduyu kesinlikle kastetmediğini, PKK'ya karşı savaşımı kutladığını, şehitleri ve gazileri, onların ailelerini saygıyla andığını" içtenlikle vurgulayan bir mektup yazardı. Bunu kamuoyuna da açıklardı. O sözleri parti başkanı olarak etmemişti. Açıklamasını da kişisel kararıyla derhal yapabilirdi.
"Yargısız infaz" bu köşenin geleneği değildir. Erdoğan'ın değişimini kanıtlamasını, onunla ve zihniyetiyle mücadelenin, demokrasi kurallarında olmasını diliyoruz.