Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi raporunda İran'a karşı "önleyici saldırı" olasılığı da yer almakta.Ne ilginçtir ki... "İran'ın nükleer silahlanma" süreci, hem ABD'nin hem Washington'un hem de Tahran'ın ustalıkla kullandıkları bir "gerekçe..."ABD, İran'ın nükleer silahlanma yolunda sonlara yaklaştığını öne sürerek, küresel bir desteği etrafında toplayabildi.Oysa... ABD, Irak saldırısı ve diğer dünya güçlerini, hatta BM'yi bile dışlayarak operasyonu -neredeyse- tek başına yaparak küresel tepkilerin odağı olmuştu. Yalnız kalmıştı.En yakın destekçisi İngiltere bile artık kerhen yanındaydı. İran da AB'nin bu "yalnızlıktan" kaynaklanan güçsüzlük içine girdiği hesaplarını yapmıştı. ABD'nin tehditlerini "boş" görerek nükleer planı sürdürme kararını açıklamıştı.Ayrıca...ABD, Büyük Ortadoğu Projesi'yle bölgedeki devletleri rahatsız etmişti. Ve İran, petrol fiyatlarının artmasıyla yılda 50 milyar dolar gelir sağlamıştı. Ekonomik krize sürüklenmeyeceğini saptamıştı.Hatemi döneminde (1997-2005) tüm uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurarak AB ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun kontrolüne giren İran, artık bu yeni koşullarda nükleer kartını yeniden masaya çakabilirdi.İran'ın nükleer politikası, dini lider Hamaney kontrolünde belirlenmekte ve Cumhurbaşkanlığı'nın yanı sıra İran Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından yürütülmektedir.Hamaney'in etrafındaki askeri-güvenlik bürokrasisi ve radikal muhafazakârlardan oluşan "çelik çekirdek" bu nükleer kriz sürecinin perde arkası güçleridir.Ve... Asıl amaçları; bu nükleer krizle İran halkını rejimin etrafında yeniden toplamak, bütünleştirmek, ulusal onur mayasında yoğurmaktır.Çünkü...ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'yle bölgeye ektiği "insan hakları ve demokrasi" tohumları, İran'da kök tutmuş ve yeşermiştir. Toplum, hoşgörülü, serbest, hatta özgür bir siyasal yapı istiyor.ABD'nin bu anlamda Irak'tan estirdiği rüzgârlar, İran toplumuna da ulaşıyor.Bu özgürlükçü ve kendine özgü demokrasi dalgalarına karşı, İran'ın mollalar rejimi, toplumu kendi etraflarında toplayacak bir psikolojik savaş konusu bulmalıydılar.Hatemi'nin rafa kaldırdığı "nükleer süreç" dosyası böylece yeni Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'a açtırıldı.Başta ABD olmak üzere Batı'nın tepkileri ve baskıları, topluma kitle iletişim araçlarıyla olduğundan da fazla büyütülerek yansıtıldı.Toplumda önce ulusal onur sorunu yapma psikolojisi oluştu. Sonra tepkiler karbonatlandı...Şu aşamada ise, radikallerin tetiklediği sosyal öfke patlamaları yaşanıyor.Yönetim de "Nükleer enerji çalışmalarımızı kimse durduramaz" söylemleriyle dışa karşı içeride bir blok oluşturuyor.Buna karşılık... Küresel medyada, dünyanın "İran'ın ateşle oynadığı" yolundaki yorumlar ve tüm dünyanın İran yönetimini eleştirileri "sansür süzgecinden" geçiyor.Halk yeterince bilgilenmiyor.Örneğin...İran yönetimine "Nükleer enerji sürecinizi, Nükleer Enerji Ajansı kontrolünde sürdürün ama bu sürecin nükleer silaha dönüşebilme olasılığı bulunan devreleri size teknoloji veren Rusya'da üretilsin" önerisi halka yansımış değil.Gene de İran toplumu, ulusal onur çizgisinde kalmakla beraber iki şeyi kesinlikle istemiyor:"1- Nükleer enerji nedeniyle küresel gerginliğin odağı olmak...2- Yeni bir savaş. (Hafızalardan hâlâ 10 yıl süren Irak savaşının acı izleri silinmiş değil.)"...............................İran eksenli nükleer kriz karşılıklı "güven yoksunluğundan" kaynaklanıyor.İsrail'i bile bölgeden silme söylemlerinin sahibi Ahmedinecad'ın nükleer silaha sahip olması küresel kâbus.ABD'nin İran'a Batı standartlarında demokrasi rüzgârları ise, mollaların sakallarını diken diken ediyor.Laik ve demokrat Türkiye de mollalar rejiminin eş ruhu değil. g.civaoglu@milliyet.com.tr Beyaz Saray'a göre "ABD için en büyük tehdit İran..."