Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Amsterdam Havaalanı pasaport polisi önündeki kuyruktayız.
Bir gün sonra oynanacak Twente-Fenerbahçe maçı için geldik.
Gençten bir polis...
İri yarı, asık suratlı...
Cam bölmenin önündeki genç, hoş, şık giyimli, İngilizceyi düzgün konuşan bir Türk kadını sorguluyor.
Ahiret soruları...
Dakikalar ilerliyor.
Bu arada polisin “Schengen vizesini Fransa konsolosluğundan almışsınız, önce Fransa’ya giriş yapmalıydınız” dediğini duyuyoruz.
Bizim gruptan sesler:
“Benim de vizemi Fransa konsolosluğu verdi...”
“Benim de öyle...”
Polisten bir azar yiyoruz:
“Bağrışmayın...”
Bekleyiş devam.
Hemen yanımdaki cam bölmede bir kadın polis var.
“Yarımız oraya geçsek” diye öneriyoruz.
Cevap net ve kesin “Hayır...”
İşaretparmağıyla “AB pasaportları için” yazısını gösteriyor.
Avrupa’nın çoğu ülkesinde ve Türkiye’de boş olan polis memuru, bekleyenlerin bir bölümünü çağırır, akışı hızlandırır.
Amsterdam’da aldığım izlenim, Türklere negatif psikoloji oluştuğu...
Bir zamanlar Hollanda yabancıların yeryüzü cenneti gibiydi.
11 Eylül ve sonrasındaki İslam adına olduğu iddiasıyla işlenen cinayetler bir tepki dalgası kabarttı.

Theo Van Gogh cinayeti
Geçen yıl Hollanda’da ve diğer AB ülkelerinde travma yaratan bir cinayeti şöyle yazmıştım.
2004 yılında Hollanda’da Theo Van Gogh adlı yönetmen “İtaat” adıyla yaptığı film nedeniyle öldürülmüştü.
Muhammed adlı bir Faslı, onu önce tabancayla öldürmüş, sonra boğazını kesmiş, göğsüne de bıçak saplayıp gitmişti.
Bıçakta bir de not bırakmıştı. Eleştirerek İslama hakaretin cezasıydı bu.
Filmin senaryosunu, Ayaan Hirsi Ali adlı Somali kökenli bir kadın yazmıştı.
Somali’nin İslam liderlerinden birinin kızı olan Ayaan Hirsi Ali, köktenci İslam kültüründe yetişmişti. Daha çocuk yaşta klitorisi kesilerek sünnet edilmiş, kadınlık organı dikilerek sadece üre çıkacak bir delik bırakılmıştı. Küçük yaşından itibaren başörtülüydü. Yaşamı boyunca ona “itaat” öğretilmişti. Babaya, abiye, kocaya itaat...
Zorla evlendirildiği Kanada’da yaşayan Müslüman kocadan kaçmış, Hollanda’ya sığınmıştı.
Hollanda’da siyasal bilim okumuş, Hollanda vatandaşlığına geçmiş, milletvekili seçilmişti.
Bu arada uzun bir iç yolculuk da yapmış, dinlerin katı kurallarını sorgulayan söylemleri, yazılarıyla ün yapmıştı.
Artık başı açıktı. Erkek arkadaşı vardı.
Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kadınından biri seçilmişti.
Yolları Theo Van Gogh’la kesişen 10 dakikalık bir film olan Submission‘ın (İtaat) senaryosu bu sürecin ürünü...
Theo Van Gogh bu film yüzünden öldürüldü.
Ayaan Hirsi Ali ise, Hollanda’da sadece saray ailesini, milletvekillerini ve bakanlarını koruyan DKDB özel güçlerinin kanatları altındaydı.
Yani “itaat” sadece Müslüman ülkelerde değil, Avrupa’nın göbeğindeki Hollanda’nın Müslüman kolonisinde bile tabu öneminde.
Ayaan Hirsi Ali sonraları Hollanda’dan ayrılmak zorunda kaldı.
Ne yazık ki Türkiye’nin zaten kuşkuyla bakılan AB üyeliği, böyle bize ait olmayan, bizden kaynaklanmayan nedenlerle de zorlaşıyor.

Haberin Devamı

ANNA FRANK’IN GÜNLÜĞÜ
Amsterdam’da “ayrımcılığın” tırmanışa geçmesi şaşırtıcı...
Irkçılığın, ayrımcılığın, hoyratlığın, zulmün simgelerinden biri olan Anna Frank, Amsterdam’da doğmuş ve ölmüştür.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası Yahudi kıyımı yaparken, işgal altındaki Amsterdam’da Anna Frank adlı bir genç kız ve ailesi, bulundukları binada çatı katının gizli bir bölmesinde yıllarca saklanmışlardı.
Anne Frank o zaman yaşadıklarını, korkularını zorlu süreci bir deftere her gün yazmıştı.
Zavallı kız sonradan tüberküloz hastalığından öldü.
Babası onun günlüğünü kitap olarak yayımladı.
“Anna Frank’ın Hatıra Defteri” adıyla yayımlanan bu kitap uzun süre en çok satanlar listesinde kaldı. Ayrımcılığın, ırkçılığın karşısında insan hakları ve eşitlik ilkeleri için çok yararlı oldu.
Anna Frank ve ailesinin gizlendiği ev şimdi müze.
Anna Frank’ın bir de heykeli var.
Nesiller değiştikçe önemli izler siliniyor mu ne?

Haberin Devamı

AMSTERDAM KEYİFLİDİR
Aslında, Amsterdam’ı severim...
Venedik gibi burası da bir kanallar kenti.
Motorlarla birkaç kez bu kanal turları yapmıştım.
Bazı uyuşturucuların kullanılması ve satılması yasak olmadığı için özellikle bütün dünyadan gençlerin gelip gecelere aktığı bir kenttir.
Ünlü Van Gogh müzesi de bu kentte.
Ancak tabloların orijinalleri Paris ve diğer Avrupa ülkelerinin müzelerinde...
Buradakilerin çoğu kopya.
Çiçek pazarı ve 4 bini aşkın bitki türüyle botanik bahçesi görülmelidir.
Bir diğer Hollandalı ressam Rembrandt’ın heykelinin bulunduğu meydan da keyiflidir.
Hollanda peyniri ve diğer mutfak ürünleri lezzetlidir.
Biz bir grup gazeteciyi “Ülker” adına Fenerbahçe maçına getiren Zuhal Şeker ilk gecemizde iki Michelin yıldızlı restoranda bir yemek düzenlemişti.
Yemekler, şaraplar nefisti.
Masa sohbeti de hoştu...
Şu satırları yazarken odanın kapısı tıklandı. Açtım. “Bu akşam giyeceğiniz forma” diyerek arkasında Güneri yazan bir Fenerbahçe forması uzatmazlar mı...