FB-Chelsea maçını Saracoğlu’da dostum Cengiz Yalçın’ın locasında izledim.
Cengiz Yalçın, FB Başkanı Aziz Yıldırım’ın dayısıdır.
Oğlu Neşet Yalçın da FB Yönetim Kurulu üyesidir.
Bizim locada Kezman’ın eşi Emilija ve arkadaşları da vardı. Uğurluymuş.
Solumda FB Asbaşkanı Ali Koç’un, sağımda damardan FB’li Ali ve Ömer Dinçkök’ün locaları...
Doğrusu tedirgindim.
Hele Deivid’in kendi kalesine attığı golden sonra rahatsızlığım arttı.
Tıpkı Onur Başkanımız Selahattin Beyazıt gibi sağlam bir GS’li olarak FB’yi yürekten destekliyor, kazanmasını istiyordum ama yüreğimde ya “Ayağım uğursuz gelirse” kaygısı vardı.
Gerçi... Bizim locada “Bu gece ne yazık ki iyi değiliz” havası esiyordu ama gene de huzursuzdum.
Volkan’ın mucize kurtarışlarıyla biraz olsun nefes alıyordum. Neyse ki... İkinci devrenin 60. dakikasında Colin Kazım’ın golüyle beraberlik yakalandı.
Bir baktım, Chelsea’nin 2 müdafaa adamından en az 1 metre ileride topla buluştuktan sonra vuruyor.
Bir an “Eyvah, ofsayt mı?” diye düşündüm.
Locanın televizyonuna döndüm, ekranda golün yapılışını yeniden gösteren görüntüye odaklandım.
Asist başladığında Kazım, Chelsea’li iki savunma adamının hayli gerisinde. Yani... Ofsaytta değil.
İkisinin arasından müthiş bir deparla sıyrılıyor ve onların 1-2 metre önünde topla buluşuyor. Hiçbir tartışmalı durum yok. Çok güzel bir gol. Asist de, depar da, gol de birinci sınıf.
İkinci golün de kokusu gelmişti. Deivid’in çataldan attığı golde top “güdümlü füze” gibiydi.
Yani... “Dümdüz” değil.
Dışarı gidecek gibi yol alırken vuruşta aldığı falsoyla iç bükey yay çizip direği yalayarak köşeden ağlara gitti. Kalecinin yapacağı bir şey yoktu.
Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde gol yemeyenlere 2 Türk lokumu ama yiyene lezzet vermeyen “dinamit lokumları...”
ALİ KOÇ’UN DOĞUM GÜNÜ
Solumuzdaki locada devre arası Ali Koç’un doğum günü kutlandı.
Aileden ve yakın arkadaşlardan oluşan bir küçük grup.
Skor 0-1 iken, çok neşeli olmak mümkün mü?..
Ali Koç’un kızı Sadberk Leyla’nın doğduğu gün FB Denizlispor’a yenilmiş, şampiyonluğu GS’ye kaptırmıştı.
O gece bir yerlerde karşılaşmıştık. Konuşurken, kızının doğumu sevinciyle, şampiyonluğun kaçırılışının acısını aynı anda yaşıyordu.
“Bu vesileyle FB’yi ne kadar sevdiğimi daha iyi anladım. Bu kulübe elimden gelen her şeyi yapmaya karar verdim” demişti. Gerçekten... Daha sonra FB Kongresi’nde Asbaşkan oldu. Kulübün başarısı için yüreğini koydu.
Çarşamba gecesine dönelim... FB, Chelsea önünde yenilirse, bu kez de doğum günü zehir olacaktı.
Bütün bunlar 60. dakikadan itibaren geride kaldı.
Üst üste 2 gol, “doğum günü armağanı” gibiydi. O duyguları ancak hasta GS’liler, FB’liler, BJK’lılar ve diğer renklerin tutkunları anlar.
AZİZ YILDIRIM FAKTÖRÜ
Cengiz Yalçın’a yeğeni Aziz Yıldırım’ı sordum.
Bu aile, gördüğüm birbirine en tutkun sevgi dolu olanlardan biridir.
Elbette güzel şeyler düşündüğünü biliyordum. Daha önce de dinlemiştim.
Bu kez “profesyonel” Aziz Yıldırım’ı sormuştum.
Her zamanki gibi gülümseyerek, dostça, kısa ve abartmayan üslubuyla cevap verdi: “Kararlıdır. Doğru olduğuna inandığı şeyi yapar. Otoriterdir. Açık konuşur. İnandığını gerçekleştirmek için bazen üslubu sertleşebilir. Mutlaka sonuç alır.”
10 yıllık FB başkanlığı süreci, bu tanıma uygun.
Elbette FB’nin şampiyonluğu için kısa vadeli ve yüksek enerjili başarıları kovaladı ama vizyonu çok daha geniş açılıydı.
Daracık bir coğrafyada 52 bin kişilik çağdaş bir stadyum yarattı. Diğer altyapı tesislerini kurdu.
Başta Fenerium olmak üzere bir dizi gelir getirici organizasyonu devreye soktu.
Pırıltılı ve ünlü futbol yıldızlarını aldı.
Tüm futbolcularına paralarını tıkır tıkır ödedi.
GS müthiş başarılarla diğer kulüplere örnek olmuştu. Şimdi de Aziz Yıldırım başkanlığında FB bu rolü aldı. Bir GS’li olarak “kıskanmıyorum” fakat “imreniyorum.”