Büyükelçi ile Bakan öğle yemeğini baş başa yediler. Odada başka kimse yoktu.
İkisinden biri böyle bir saçmalığı medyaya söylemiş olabilir mi? Mümkün değil.
Komik."
Sordum:
"Büyükelçi Pearson ne dedi?"
Cevap:
"Yemekte dışişlerinden bazı üst düzey konukları vardı. Haberi söylediğimizde o da güldü... ‘Komik’ dedi."
İşte dün doları, faizi ateşleyen "Pearson, Derviş’e yemekte ‘Ecevit cumartesi çekileceğini açıklayabilir. Sonbahar’da seçim olabilir’ dedi." yolundaki medya satırlarının, ABD Büyükelçiliği’nde yankıları.
Bu söylem, olayın hafife alındığı gibi yorumlanmasın.
Üzgündüler.
Yayımlanan iddia "komik..." Ama... Sonuçlar "traji - komik."
Haber bir gazetenin, anonim politika kulisi sütunlarında yayımlandı. Ardından etkin bir haber portalı bunu "alıntı" olarak ekranına yansıtınca, piyasalarda fırtına yaşandı.
Kuyuya atılan taşın maliyeti mi?
Türkiye 10 dakika içinde yüzde 1 yoksullaştı. Dolar 28 bin lira değer kazandı.
Bu bilgiler ABD Ankara Büyükelçiliği’ne öğle saatlarinde yansıdı.
İki saat sonra da hem Derviş, hem büyükelçilikten yalanlamalar yayımlandı.
Ama olan olmuştu bir kez.
Türkiye hâlâ "kuyuya atılan taş nedeniyle" yüzde 1 yoksullaşmış durumda.
Bu sabah için beklenti doların belki 1 milyon 400 bin TL’nin de altına inmesi.
Fakat...
Gene de fatura tuzlu.
Derviş yalanlamasında "böyle asılsız haberlerle spekülatif kazançlar sağlamanın amaçlandığı" suçlamasını yaptı.
DSP bildirisinde ise "aymazlık, ihanet" suçlamasını yaptı.
Yayınlar için amacını aşan ağır söylemler.
Oysa...
"Yeterince habercilik özeni gösterilmemiş olabileceğini" düşünüyorum.
Her iki yayında da değerli, deneyimli ve dürüst arkadaşlarımız var.
Kimseye gazetecilik teorileri yansıtmak iddiasında değiliz.
Ancak kendi aramızda meslek söyleşisi olarak bir parantez açalım...
Son yıllarda haberin "Ne, Nerede, Ne zaman, Niçin, Nasıl ve Kim" sözcüklerinin baş harflerinden oluşan "5 N ve 1 K" formülüne ikinci "Könın da eklenmesi uygulamada.
Yani... Kaynak.
Özellikle kaynak gizliliği gerekmeyen durumlarda...
Toplumsal faturaları ağır olabilecek yayınlarda, kaynak gösteriliyor... Yahut editör, haberin kaynağını soruyor, o emin olduktan sonra, yayın yapılıyor.
Bu son hadisede de "kaynak" faktörü önemliydi.
Sonuçtan onların da üzgün olduklarına inanıyorum.
Zamana karşı yarışarak habercilik, bazen böyle istenmeyen yol kazalarına neden oluyor.
Derviş’in "spekülatif büyük kazançlar" iddiası gene de boş değil.
Türkiye ekonomisi yüzde 1 yoksullaştı ama trilyonlarca hacmi olan alış satışlarda, dolar ve faiz oranlarında "gel - git hareketleri" birilerinin servetlerine, servet eklemiş olmalı. Onlar, kan kokusu alan köpekbalıkları.
Madalyonun diğer yüzüne de bir bakalım.
Bir gazetenin iç sayfasına sıkışmış, imzasız siyaset kulisi satırları ve bunları "basından alıntılar" arasında yansıtan haber portalının ekranı, ekonomide nasıl böylesine bir tsunami dalgası yaratabilir?
Ecevit’in hastalanmasından bu yana düşünülebilecek en kötü "PR" (halkla ilişkiler) saçmalıklarıyla, toplum, ateşlenmiş ve fitili kısalmakta olan dinamit sendromuna sokulmasaydı bu dram yaşanır mıydı?
Plansız, eşgüdümsüz, kopuk sağlık açıklamaları...
Tedirginlik yaratıldıkça beceriksiz düzeltme söylemleri...
Kuşkuların daha da yoğunlaşması...
Batı kafalı ve gazeteci kökenli Bülent Ecevit, nasıl bu "Allahlık" iletişim müsveddesinin arkasında görünebiliyor?