O koyların "Şahidimiz Aydı" aşkları dizisinde, Atatürkün Bulgar Soprano Dimitrina Kovaçeva ile yaşanmış olanını da izlemek isterim.Atatürkün "çoksesli müziğe" yakınlaşmasında Kovaçevanın katkısı olduğuna inanıyorum. Prof. Bernard Lewis, "What Went Wrong" kitabında "demokrasi ile çoksesli müzik arasındaki bağlantıya" işaret etmişti.Üstat Doğan Hızlan da yıllardır bu düşünce ekseni etrafında yazıyor. Nazım Hikmetin Orkestra dizeleri de pusula...Ve... Atatürkten de çoksesli müzik öyküsü...Anlatan, Türkiyenin yetiştirdiği en iyi müzik adamlarından - Nazım Hikmetin deyimiyle çalgıcıların başı - Şef Gürer Aykal... Can Dündarın "Yüzyılın Aşkları" belgeseli, yaşamın gizemli koylarına fenersiz bir sandal gibi usulca giriyor. Adnan Saygun ve Semiha Berksoy, Atatürkün "müzik eğitimi" için yurtdışına gönderdiği gençlerdi.Yıllar sonra değerli bir müzisyen olarak yurda dönen Adnan Saygunu, Atatürk, Çankayaya çağırır. Ondan "bir opera yazmasını" ister."Özsoy" yapıtı işte bu istekle başlar.Daha ertesi sabah Atatürk, telefonla Adnan Saygunu arar ve "Çocuk, çalışman nasıl gidiyor?" diye sorar.Sonraki sabahlar, telefonda, Atadan hep aynı soru...Adnan Saygun, bunun üzerine, o zamanlar Ankaranın tek opera ve tiyatro salonları olan Kültür Merkezi Türk Ocağına portatif sahra karyolası koydurtur.Klasik müzik tarihinde görülmemiş bir süreç yaşanır.Saygun, yazdığı her partisyon bittiğinde, provalarını da yaptırmaktadır.Provalar sürerken, o, diğer partisyonlar üzerinde çalışmaktadır.Türkiyenin ilk çoksesli yapıtı olan "Özsoy" işte böyle tamamlanır.Bu süreçte zaman zaman Çankaya Köşküne çıkan Saygun, Atatürkün çok kez "İsviçreyle telefon bağlantısı kurulmasını istediğine" tanık olmuş.Her defasında Ata, "Çok daha çabuk bağlayın, 2-3 dakikayı aşmasın" dermiş. Sahra karyolasında... "Özsoy yapıtı"nın tamamlanması öngörülen tarihler için İran Şahı baba Pehlevinin Türkiye ziyareti programlanmıştır.Şaha sunulan programda "opera galası" da vardır.Şah, Atatürke sorar:"Kimin yapıtı?" Atatürkün cevabı: "Büyük Türk müzik adamı Adnan Saygunun Özsoy Operası" olur.Şah, kulaklarına inanamaz gibidir:"Demek Türkler opera da yazıyor" der.Atatürk, sadece gülümser.Operadaki gala sonrasında, Atatürk ve Şah söyleşirlerken, Atatürk sorar:"Oğlunuz nasıl?"Şah:"İsviçrede okuyor. Onu çok özlüyorum ama eğitimi için ayrılığa katlanıyorum. Telefonla konuşmak da biliyorsunuz çok zor, bazen hiç konuşamıyorum" cevabını verir.Atatürk yaverine talimat verir:"Şah Hazretlerinin İsviçredeki oğlunu bağlayın." 2 dakika sonra telefonun öbür ucunda Şahın oğlu vardır.Şah, hayranlık içindedir. Galada Çankaya izi Geçen hafta İstanbulda Şef Gürer Aykal yönetiminde Borusan Filarmoni Orkestrasıyla "Atatürkün sevdiklerinden seçme çoksesli müzik gecesi" düzenlendi.Semiha Berksoy, bir gün Çankayaya gitmiş, köşkte Wargnerin bereli bir fotoğrafını görmüş. Gürer Aykal, o nedenle geceyi Wargnerle başlatmış. Sonra Beethovenın 3. piyano konçertosuyla devam ettirmiş. Piyanoda büyülü parmaklarıyla Fazıl Say...Neden Beethoven?Aykal, "Çünkü... Müziği, açıklık ve dürüstlüğü yansıtıyor" cevabını veriyor. Aykal, sonra 5. senfoniye geçiyor.Beethoven, "Cumhuriyet ilan edeceğine inandığı" Bonaparta senfoni yazmıştı.Ancak... Bonapart, kendini imparator ilan edince, yapıtının baş sayfasını yırtmıştı.Atatürk/Cumhuriyet/Beethoven arasındaki bu ilişki nedeniyle Aykal, onun gecesine Beethovenı taşımış.Ve kapanış... Atatürkün, Bulgaristandaki aşkı Soprano Dimitrina Kovaçevadan dinlemeye doyamadığı "Carmen..."...Bugünkü siyasetçilere XXXXL gelebilir bu öykü..........Not: 3 gün tatildeyim. Perşembe gene bu köşede... Bayramınızı kutluyorum. (G.C.) g.civaoglu@milliyet.com.tr Bir gece