Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yani...Fert başına düşen milli gelir 8 bin doları bulacak.Başka değerlendirmeler de, bu rakamın 10 bin dolar dolaylarında olacağı yolunda.Ekonomiyle demokrasi arasında bağlantı araştırmaları ise "sağlıklı ve çağdaş ölçütlerde bir demokrasinin, fert başına 10 bin dolar milli gelirlik zeminde gerçekleşebileceğini" ortaya koyuyor.O halde...10 - 12 yıl sonra Türkiye ABye tam üyelik aşamasında, ABye ekonomik yük oluşturmayacak, demokrasi kriterleri AB ile örtüşecek. Brükseldeki Avrupa Siyasi Etütler Merkezi araştırmasına göre, AB ile görüşmeler başlarsa, "Türkiye ekonomisi 10 yıl içinde 2ye katlanacak." Avrupa Siyasi Etütleri Merkezine göre, "bu süreçte AB, Türkiyeye 20 milyar euro mali katkıda bulunacak." Modern Türkiyenin Avrupa Mutasyonu başlığı altında, "10 yılda zenginliğini katlayacak Türkiyenin Avrupa ekonomilerine azımsanmayacak katkısı olacağına" işaret edilmekte.Tabii hadise, sadece Türkiyeye ABden yılda 2 milyar euro finansmanı değil... AB resmi bütçesi dışında, yabancı sermaye akımı - belki - Türkiye için öngörüleri aşan 3e katlanmaya varan etkiler de yapabilir.AB önünde iyi bir pazar açılmakta.Ayrıca...Türkiyenin üyeliği ile birlikte AB komşu ülkelerle Türk cumhuriyetleriyle müthiş bir pazara da yaklaşacak. Bu pazara en yakın Avrupa üyesi olan Türkiye, Avrupa devlerinin yatırım, üretim, pazarlama, hizmet ve transit coğrafyası haline gelmekte.Sözün özü...10 yıl sonrasına projeksiyon, "Türkiye ekonomisinin ABye yük oluşturmayacağı ve demokrasi ölçütlerinin AB ile örtüşebileceği..." 20 milyar euro AB üyeliği için olumsuz bakış gerekçelerinden biri de "Türkiyenin yüksek nüfusu sorunu..."Önce bir gerçeğin altını çizmekte yarar var... AKP hükümetinin "İslama endeksli siyaset takıntıları depreşmez ve nüfus politikaları değişmezse, - normal süreçte - Türkiye nüfusu hiçbir zaman 100 milyonu geçmeyecek.Hatta...Özellikle ABye tam üyelik tarihinden itibaren 85 milyon sınırında kalacak."Bu rakam korkutucu olamaz.Tam tersine, çoğunluğu genç ve çalışabilir bu nüfus yapısı için yeni bir deyim gündeme gelmiş bulunmakta: "Demografik fırsat penceresi..."Açayım...Avrupa nüfusu yaşlanıyor.Avrupada bir "yaşlanma krizinden" söz edilmeye başlandı.Geriden gelen genç işgücü eğrisi inişte.Bu nedenle mümkün olduğunca "yaşlı" nüfusu istihdamda tutmak politikalarına geçilmekte. Örneğin Stockholmde "2010 yılında 55 yaş üzerinde olan çalışanların oranını yüzde 50nin üzerine çıkarma" kararı alındı.İşte Türkiye için "demografik fırsat penceresi" budur.Avrupaya insan kaynağı transferi.Ama bir göç seli değil.Çünkü..10 yıl sonra, yukarıdaki satırlarda da yansıtıldığı gibi Türkiye ekonomisi 2ye - 3e katlanmış, demokrasi ve onun alt başlıklarından biri olan "kültür" gibi diğer standartlar, Avrupa ile örtüşür hale gelmiş olacak. Böyle bir Türkiyenin işgücü fazlası, ABye akacak bir "sel" oluşturmaz. Nüfus fırsat penceresi Zaten, daha önce AB yabancı işgücünde büyük oranla temsil edilen İspanyol, Portekizli, İtalyan, Yunanlı işçiler, zamanla ekonomi çıtalarını yükselten ülkelerine dönmediler mi?Elbette, "demografik fırsat penceresi olmak" sürecinin iyi işlemesi için, eğitim politikaları çok önemli...Beşeri sermayenin, fiziki sermayenin önüne geçmekte olduğu 21. yüzyılda, insan kaynaklarımızı "nitelikli" hale getirmeliyiz.Bilgisayar ile, bedenini tıpkı eli - kolu gibi doğal organıymış gibi bütünleştirmiş nesiller yetiştirmeliyiz.ABde, köylü değil, "kentli..." kent varoşu kafalı değil, "kent kültürlü" insan kaynakları alan bulabilir. AB için - sayının yanı sıra - bu demografik özellikli genç nüfus caydırıcı olmaz.Büyük ve çok süratli bir değişimi, tıpkı bir uçağın içindeki yolcular gibi hissetmiyor olabiliriz. Ama gerçek bu. g.civaoglu@milliyet.com.tr İşgücü dopingi değil