Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kurtuluş Savaşı hazırlıkları sürmektedir.Askeri birlikler bir köy yakınında mola vermiştir. Köyün imamı, Mustafa Kemal Paşa'nın yanına gelir."Zaferiniz için duacıyız Paşam" der.Güzel sözler söyler.Paşa da köy köprüsünün onarımını yaptırır askerlere...Sonra imama zafer sonrası için davette bulunur: "İmam efendi, ben evli değilim. Evlenirsem Ankara'da seni eşinle birlikte konuk etmek isterim. Gelir misin?" İmamın cevabı "Emredersin" olur.Ancak paşanın daveti koşulludur:"Ama bir şartım var. Eşin peçesini çıkartırsa..."İmam şaşırır. "Aman paşam" diyecek olur.ATATÜRK sakin bir sesle "Bunlar olacak imam efendi... Bunların hepsi olacak" der.Ve olur...................Yani, Atatürk'ün kafasında, kadına başını açma özgürlüğü, daha, büyük zafer öncesi planlanmıştı.Eşi Latife Hanım'ın Çankaya Köşkü'ndeki çarşaflı fotoğrafları, sadece "zamanlama" konusudur. Planı yaşama geçirmek öncesine aittir.................Atatürk'ün kafasındaki kökleri derinlerde olan bu "vasıflı" özgürlük, gelecek için de güvenceye alınmıştır.Anayasanın "değişmez/değiştirilemez" hükümlerinden "laikliğin" ayrılmaz parçası olarak temel hukukta yer almıştır. Laikliği yıkmadan ondan ayrılamaz..................Şimdi güncel soruya geçelim: "Referandumla ya da TBMM'de Anayasa değiştirerek TÜRBAN'a geçit açılabilir mi?"Kamusal alanlarda (üniversite dahil) türbana "kırmızı ışık" Anayasa'nın "laiklik" ilkesi gereğidir.Referandum ya da TBMM'de Anayasa değişikliği ile türbana geçit, laikliği yok etmeden, ona hasar vermeden açılamaz. Ayrılmaz parça, bütünden çıkarılamaz, koparılamaz.Hukuk teorisi böyle...Elbette "referandum ya da Anayasa değişikliği" hukuku uygulayacak olanlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturur. Ama..."Laiklik" ilkesi, Anayasa'da "değişmez hüküm" olarak kaldığı sürece, kırmızı ışık, yeşile dönüşemez. Olsa olsa çok büyük bir tartışmalı alan yaratır..................."Laiklik" tanımının esneklik kazanması, bir "çözüm" mü?Belki...Ama... Sadece içte değil, sınırların ötesinde de içtihat, esneklik değil, daha katı ve dar yoruma yönelmekte...Önce Fransa'da, sonra Almanya ve Hollanda'da "türban", dini baskı simgesi olarak yorumlanmakta.Hıristiyan haçı, Musevi altı köşeli yıldızı ve takkesi gibi, türban da eğitim kurumlarında yasaklanmakta. Gerekçe: "Laiklik ilkesinin korunması..."AİHM kararları da bu doğrultuda olunca, laiklik tanımında Anayasa Mahkemesi kararı, uluslararası içtihatla örtüşmekte..................Ancak zaman içinde "laiklik" tanımında sarkaç hareketi katı ve dar yorumdan -belki- esnek yoruma doğru yön değiştirebilir.Şimdilik pek olasılık görünmüyor.Fakat...Siyasal İslam, kadın görüntüsünden elini çekerse, İslam adına terör eylemleri, söylemleri inişe geçerse, modernite süreci, laikliğin tanımında esnekliği tolere edebilecek ileri noktalara varırsa............ belki.Yani hukuka sosyolojinin ve ekonominin yardımı gerekiyor..................Öte yandan siyasi olarak da referandum ya da TBMM kararıyla türbana yeşil ışık yakmayı amaçlayan Anayasa değişikliği, "AB hattının fişini" çekmek olur.AB ile tam üyelik görüşmeleri öncesinde, bunca duyarlı tartışmaların yapıldığı süreçte, Kopenhag Kriterleri'ne türban giydirmeye kalkışmanın sonucu bellidir.Kopenhag Kriterleri'nden de önemlisi, demokrasinin temel öğesi laisizmle örtüşen "Atatürk Kriterleri"dir.Böyle bir referandum ya da TBMM'de Anayasa değişikliği, istikrarın "pimini" çekmek olur...................Zamanı zamana bırakabilsek... Bazı duyarlı konuları bir süre gündemin dışında tutabilsek... g.civaoglu@milliyet.com.tr Türban konusunda önce Atatürk'ten bir alıntı... Yaveri Muzaffer Kılıç anlatıyor: