FP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'den çok duyarlı bir konuda Türkiye'nin beklentilerine cevap veren açıklamayı yansıtıyorum:
"DGM'lerden askeri üyenin çekilmesini sağlamak üzere Anayasa ve yasa değişikliği için FP - şartsız - oy kullanacaktır.
Bunu aramızda konuştuk.
FP olarak, TBMM'de halk oylamasına gitmeksizin Anayasa değişikliğini gerçekleştirecek çoğunluğun içinde yer alacağız.
Belirttiğiniz sağduyu doğrultusundayız."
Gül'ün bu açıklaması, dün bu sütunda yer alan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün "FP de oy verirse, öbür haftanın başında Anayasa değişikliği gerçekleşmiş olur" çağrısına "olumlu" yanıttır.
Böylece...
Abdullah Öcalan'ın yargılanması ve verilecek hüküm üzerinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "askeri üye" ipoteği kalkmış olacaktır.
Hem de yargılamanın ileri aşamalarına geçilmeden.
Üstelik sivil yedek üye Mehmet Maraş'da duruşmaların ikinci gününden itibaren mahkemeye katıldı.
Öbür hafta "asil üye" olarak görev yapmaya başladığında, dışarıdan gelmiş dosyalardan habersiz, duruşmanın ayrıntılarına vukufu bulunmayan bir "yeni hakim" gibi görülmeyecek.
Kısacası...
Yargıtay'ın ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "Öcalan davası yeniden görülmelidir" gibi bir olası kararını önlemek sürecindeyiz.
Önce vatan
FP, kamuoyu önünde sorumluluk sınavı verdiğinin bilincinde görünüyor.
Yoksa...
Bu bir erken hüküm mü?
Balgat'tan bir rüzgar eser ve gene her şey değişir mi?
Abdullah Gül'den
"hiç kimse merak etmesin. Değişiklik olmayacak" cevabını aldım.
MHP Genel Başkanı ve
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, 57. Hükümet kurulurken
"önce vatan ve millet sonra parti, sonra şahıslarımız" demişti, çok puan toplamıştı.
FP'nin de, değişen
Türkiye'nin bu nabız atışlarını tutma aşamasında bulunduğunun izlenimlerini alıyoruz.
FP karargahına bazı telkinlerde bulunuldu:
"Anayasa değişikliğine oy vermeyin. Bırakın halk oylamasına gitmek zorunda kalsınlar."FP üst yönetimi, bu iç politika komplekslerine dayalı telkinleri
"hayır" cevabıyla geri çevirmiş.
Siyasi nezaket
Türkiye'nin bir geleneği vardır.
Öncelikle, dıştan gelen tehlikelere karşı omuz omuza verip kenetleniriz.
Bu arada
Dışişleri Bakanı parti liderlerine giderek
"özel bilgiler" sunar.
Siyase nezaketin gereği budur.
DGM'ler için
Anayasa değişikliği imzaya açıldığında, sadece hükümeti oluşturan üç partinin açıklamalar yapması ve kendi gruplarının imzaları toplanırken
"diğer partiler de katılsın" gibi bir tavır, yeterince ince ayarlı değildi.
Hükümet ortakları,
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ü görevlendirerek, oylarını istedikleri muhalefetteki partileri aydınlatabilirdi.
Bununla beraber
FP, Bülent Arınç ile
Cemil Çiçek'i,
Adalet Bakanı'na gönderdi.
"İlke olarak bu Anayasa değişikliğine oy vereceğiz" mesajı iletildi.
Ancak...
DGM'lerde askeri üyenin bulunmasının yanı sıra
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başka görüşler de ortaya koymuş bulunmakta.
Örneğin...
DGM'lerde de
CMUK uygulanması.
Yani...
Sanığın daha başından avukatı ile görüşebilmesi v.s.
FP, değişiklikler paketinde bunların da ele alınmasını istiyor.
Dün görüştüğüm
Türk, "konu dağılırsa ve değişiklikler çoğalırsa, öbür haftanın başında sonuç almanın güçleşeceğini" söylüyordu.
Zaten
FP de bunları vereceği
Anayasa değişikliği oyunun ön şartı olarak ortaya koymuyor.
"Eğer yapılırsa iyi olur. Çünkü bu kez de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle ayrıntıları sorun haline getirebilir.
Çünkü paketinde bunlar vardı" diyor.
FP, bir taslak hazırlamakta.
Bugün, yarın
Adalet Bakanı'na sunacak.
Türkiye, Avrupa'nın ve de bazı odakların elinden bir sömürü malzemesini alabilecek sağduyulu bir dayanışma örneğini veriyor.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr