Evet, her birinin tahta valizlerinde, çıkınlarında ucuz gelinlik ve birer de damat adayı fotoğrafı olan 700 genç kız, SS KING ALEXANDER adlı gemiyle 1922 yazında İzmir limanından ayrıldı.New York'ta sadece fotoğraflarından tanıdıkları damat adayları tarafından karşılanacaklar, onlarla evlenecekler, yuva kuracaklardı."Koca adaylarını" ve bu buluşmayı "hayır kurumları" ya da "acenteler" düzenlemişti.Vapur, İzmir limanından kalktı. Gelinlerin çoğu Yunanistan'dan, Adalar'dan, İzmir'den, Anadolu'dan genç Rum kızları, kadınları...Rumenler, Ukraynalılar, Bulgarlar da vardı.Bazılarının geride bıraktıkları sevgilileri vardı. Üzgündüler. Çoğu ise umutluydu. Nihayet bir eşleri olacak, çocukları, evleri ve yeni dünyada bir yaşamları olacaktı.....................Peki neden bu kader yolculuğu?Bulundukları topraklarda erkek yoktu da ondan.Savaş nedeniyle sevgililer ölmüşlerdi. Hastanelerde kalanlar da ağır yaralılardı. Evlilik hayalleri bitmişti.Babalar, acentelere, simsarlara boy boy, renk renk 4-5 kızıyla geliyor ve neredeyse Amerika'daki koca adaylarına götürülmeleri için yalvarıyorlardı.İşte bir "savaş dramı" daha.....................Bunları GELİNLER adlı filmden yansıtıyorum. Ve birkaç görüntü...Trakyalı Haro çok güzel bir kız.Ut çalıyor, yanık türküler söylüyor, sesini rüzgârlarla geride bıraktığı hastanedeki yaralı sevgilisi Antanidis'e gönderiyor sanki.Ama... Onu bir daha görme umudu yok. Kendini vapurdan, okyanus sularına bırakıyor.En yakın arkadaşı Niki Douka, bu son anları görüyor.22 yaşındaki bu genç kadının saçları kederden, bir gecede bembeyaz oluyor. ....................Niki, birkaç hafta sonra Prodromos ile düğününde dans ederken haber geliyor: "İzmir, Mustafa Kemal'in birlikleri tarafından ele geçirilmiştir."Acaba Türk süvarileri İzmir'e biraz daha erken girselerdi, 700 gelin adayını götüren SS KING ALEXANDER, İzmir limanından başlayan bu sefere çıkabilir miydi?Kader...700 gelinin öyküsünü GELİNLER'de izlerken Anadolu'muzda, hiç tanımadığı erkeklere yolcu edilen genç kızlarımızın hâlâ var olduğunu bilmek ne acı.........................Gene bilmediğim, hatta dünya entelektüellerinin dahi -pek- bilmedikleri bir gerçek daha beyazperdeye yansıtılmış...Adı, BİR ŞANS DAHA..."Etiyopya kökenli siyah Yahudilerin" İsrail'deki varlıkları -neredeyse- bilinmez. Onların 1980'li ilk yıllarda Afrika'daki kamplarda toplanışı, İsrail/ABD operasyonuyla İsrail'e getirilişleri..."Asimile" edilişleri, ilginç ve dramatik bir öykü...HAYAT TRENİ adlı filmiyle alkışladığımız Romanya kökenli Yahudi Radu Mihaileamu, siyah dram benekleriyle örülmüş bu tarihi olayı, gün ışığına çıkaran ve günümüze taşıyan müthiş bir film yapmış.Filmin odağında Schlomo adlı 8 yaşında bir Etiyopyalı Hıristiyan çocuk var.Annesi ona, "Hadi İsrail'e git. Hıristiyan olduğun sırrını sakla. Yahudiyim de. Onlar gibi ol. Hayatını kurtar" diyor ve Etiyopyalı Yahudilerin arasına katıyor oğlunu...Schlomo'nun İsrail'de geçen ve zaman zaman çok zorlaşan yaşamı anlatılmakta filmde. Örneğin âşık olduğu kızın babasının ırkçı bir Yahudi oluşu... Siyah Schlomo'nun okuduğu okulda velilerin "O bu okulda kalırsa çocuklarımızı çekeriz" tehditleri.Nazi ırkçılığına 6 milyon kurban vermiş Yahudiler arasında böyle bir zihniyet ne çarpıcı çelişki.Bir Yunan ve bir Yahudi'nin kendi tarihlerinden bu objektif yansımalar, belki bize de özeleştirilere hazımlı olmak dersleri verebilir. g.civaoglu@milliyet.com.tr İstiklal Savaşı tarihinde "İzmir'den Amerika'ya 700 gelin ihraç edildiği" yazmaz. Ve bilinmez(di...)