Bir büyük meteor (göktaşı) dünyamıza “uzay ölçeğinde” düşünülürse teğet geçti.
Rusya’da ise meteor yağmuru yaşandı.
1000 yaralı var.
Aslında...
Meteor yağmuru sürekli bir gerçekliktir.
Çoğu kutuplara, okyanuslara, göllere düştüğü için pek fark edilmez.
Ancak...
Büyük asteroitler insanlığı tehdit eden, canlı türlerinin tümüne yakınını yok eden “büyük felaketlere” neden olan “kıyamet” provalarıdır.
Örneğin 213 milyon yıl önce “Jurassic dönemi” diye anılan dinozorlar, dev deniz mahlukları, fil büyüklüğünde kuşların dünyasına 10 kilometre çapında bir asteroit vurdu.
Bugünkü Meksika’nın Yucatan Körfezi dolaylarına çarpmasıyla birlikte kayalar buharlaştı, şok dalgalarıyla dünyanın diğer yüzünde volkanlar harekete geçti.
Atmosfer havalanan toz ve kil tabakasıyla kaplandı, karardı.
Dünya soğudu.
Sonuç:
“Dinozorların sonu...”
354 milyon yıl önce de “dünyaya freni patlamış (!) bir asteroit” kafadan geçirmişti.
Tüm canlıların yüzde 70’i telef olmuştu.
Yani...
Dünyamıza uzaya fırlattığımız uydulardan bile daha yakın geçen bu asteroit öyle çok da romantik bir hadise değil.
Biraz açısını daraltsaydı 354 ve 213 milyon yıl önceki kıyametler yaşanabilirdi.
Uzayın ihtimal hesapları dehşet verici.
Rusya Başkanı Putin’e Maya takvimine göre “kıyameti” sormuşlar.
O da şöyle cevap vermiş:
“4 buçuk milyar yıl sonra güneş sönecek.
Bu da dünyanın sonu olacak.
Bilimsel tanımıyla kıyamet 4 buçuk milyon yıl sonra...”
..............................
Ancak...
Bu arada “trafik levhasını kaçırmış bir büyük asteroit dünyaya kafa atarsa” Putin’in bilimsel hesabı şaşabilir.
Kaç kez “kıyamet provası” geçirdi dünya.
Önce dünyada tek bir “süper kıta” vardı; “Goldwana...”
Yerkürenin güneyindeydi.
Kuzey ise tamamen suydu.
Goldwana kuzeye doğru hareket edince buzullar oluştu.
Canlıların yüzde 60’ı telef oldu.
Asteroitlerin neden oldukları iki “küçük kıyameti” yukarıda yazmıştım.
Ama...
En büyük felaket habercisi günümüze 10 bin yıl kala son buzul dönemi bitmiş “ılık Holocene” başlamıştı ki asteroitlerden beteriyle tanıştı dünya; insanın evrimleşmişi “Homosapiens...”
Ormanları yakan, tüketen, enerjisini yağmalayan, havasını, suyunu kirleten, nehirlerini kurutan, balıklarını bitiren...
Birbirlerini boğazlayan, çocukları, kadınları öldüren, kimyasal ve biyolojik silahlarla vuran.
Toplama kamplarında hemcinslerini yakan...
Dünyayı bir anda yok edebilecek nükleer silah stoklarıyla dolduran inançları ya da ırkları, renkleri nedeniyle soykırım yapan “Homosapiens” diye anılan “insan” adı verilen canlı türü.
“Kıyamet” bir “son” mu?
Yoksa “Homosapiens” süreci mi? Ben her şeye rağmen “iyilerin” kazanacağını düşünüyorum.
“Kıyametin” inanç dünyamızda yerini koruması, davranışlara ayar vererek “yüreklerde” var olmasını diliyorum.
................................
Dünyanın var oluşundan bu yana evrimini anlatan “Dünya Masalı” için diş hekimi Dr. Yalçın Ergir’in “Düş Hekimi” kitabını öneriyorum.