Ancona Cezaevi'ndeki söyleşimizde
Mehmet Ali Ağca, TV kameralarının önünde açıkça söylüyor:
"Bize talimat verenler Ankara'da yaşıyorlar.İpekçi'yi öldürtenler özgür.
Belki onlara kesinlikle dokunulmaz.
Yani karar verenler, önemli olan bunlar."
Kimler?
Ağca üsteliyor:
"Abdi İpekçi'nin neden öldürüldüğünü onlara sorun."Kimlere?
Bu soruların yanıtları alınmadıkça, hukuk devletinden söz edilebilir mi?
Evet...
22 yıl önce
Abdi İpekçi için
"vur" emrini veren, bu emri vermek için kendilerince bazı
"nedenleri" olan... Ve halen
Ankara'da yaşayan kişiler kimler?
Tetik, horoz, namlu ve kurşun
Çok kısa bir süre önce
Ağca'nın içinde bulunduğu kampın ağa babalarından dinlemiştim.
Bir eylemin
4 aşaması varmış.
Öldüren kurşun...
Kurşunu fırlatan namlu...
Ateşleyen tetik...
Tetiği çeken beyin.
Ve gülüp şöyle demişlerdi:
"Tetikçiler yakalandı, beyinler bulunamıyor deniyor, aslında bir eylemde beyin tetiktir."O nedenle...
Mehmet Ali Ağca, 4. aşamada sadece bir kurşun.
Ancona'daki söyleşimizde isyan halindeydi.
20 yıla yakın süredir hapishanede kalmasının sorumlusu olarak kendini değil,
Ankara'dan aldığı emrin arkasındakileri görüyordu.
Bizlerin dikkatini onlara yönlendirmek istiyordu.
Sorusunu yansıtayım:
"Onların hiç mi suçu yok?"Kimlerin?
Ve nihayet tüyler ürpertici bir söylem daha:
"Bunu ben yapmasaydım, başkası yapardı."Kim?
Saf Anadolu çocuğu
Büyük şehir kıyılarına sosyal dalgaların vurduğu yalnız ve saf
Anadolu çocukları vardır.
Mehmet Ali Ağca da onlardan biri.
22 yıl öncesine kadar yazı yazdığım şu sütunun sahibi, aziz dostum
Abdi İpekçi'ye kurşun sıkmayı neden düşünsün?
Belki adını bile bilmezdi.
Öldürmeyi aklından geçirmezdi.
Ama...
Birileri onun eline silah verdi.
Yer ve hedef gösterdi.
Karanlık amaçları vardı.
Yakalandığında hapisten kurtardılar.
Çatlı'nın evinde konuk ettiler.
Eline pasaport, cebine para verdiler.
Avrupa'da kalacağı yerler gösterdiler.
Bunlar kimler?
Hala
Ankara'da ne yapıyorlar?
Korumak mı, kurtulmak mı?
İlk izlenimler
Ağca'nın
korunduğu.Oysa...
Onunla
Ancona Cezaevi'nde konuştuktan sonra başka düşüncelerim de oluştu.
"Yoksa... Ağca'yı hapisten kaçırarak konuşmasını önlemek... Yurt dışına kaçırarak, sürekli denetim altında tutmak ve Ağca'ya kurşun sıktırarak İtalya'da bir cezaevinde ömür boyu susturmak bir plan mıydı?"Çünkü...
Papa'ya suikast girişiminde bulunmuş
Ağca'nın koyu
Katolik İtalya'da affedilerek
Türkiye'ye gönderileceği, hiç kimsenin aklına dahi getirmeyeceği bir hukuk mucizesidir.
Yeter ki...
Şimdi...
Tanrı'nın hukuk devletine bu armağanı değerlendirilsin.
Derin tarih
Artık...
Derin tarihe dalmak zamanı.
Orada nice isimler var.
Ağca'yı saklayan, eline pasaport veren, onunla
Viyana'da görüşen...
İtalyan Savcı Marini'nin söylemiyle
"onu gördüğünde Ağca'nın kuyruğunu altına alarak kedi gibi pıstığı" Reis Çatlı artık yaşamıyor.
Meral Çatlı'ya göre hadisenin ikinci ismi
Oral Çelik'e,
Çatlı, zaten güvenini çoktan yitirmiş.
Şener de hiyerarşide sadece bir
"namlu..."Ama...
Ya daha derindeki büstler ve portreler?
Horozlar ve tetikler...
Silahların numaraları silinir.
Ankara'da yaşayanların isimleri silinmez.
Kimbilir...
Belki de onlarla gurur duyuluyor!..
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr