SURİYE‘de iç savaşın saklanamaz gerçeği “Sünnilerle Alevilerin çatışmasına dönüşmüş olduğudur.”
Suriye’deki mezhep çatışmasının sınırın bu tarafına da sıçraması ihtimali kaygı veriyor.
İşte böyle bir duyarlı süreçte Alevi Vakıfları Federasyon Başkanı Doğan Bermek’in güzel söylemini yansıtmak istiyorum:
“Suriye’de sattıklarının Türkiye’de alıcısı yoktur.
Oradaki olayları Türkiye’ye taşımak isteyenlere bir mesaj olacaksa, bu tesisten çok mutluyum.”
Bermek’in sözünü ettiği tesis Ankara/Mamak’ta temeli atılan yan yana mescit ve cemevi külliye projesidir.
İçinde imam odası, dede odası, cem odası, zakir odası olacak.
Ayrıca...
Fakir aile çocukları için 350 kişilik konferans salonu, 350 kişilik aşevi, gasilhane ve morg, kurban dua alanı, misafir kabul salonları, çay ve sohbet salonları da projede yer almakta.
Projenin finansmanı Alevi ve Sünni işadamları tarafından karşılanıyor.
Fethullah Gülen hocaefendi ve Cem Vakfı Başkanı Ehli Beyt’ten Prof. İzzettin Doğan’ın öncülüklerinde gerçekleşen çok değerli ve anlamlı bir girişim.
Tarihi önemi var.
Avrupa Birliği eşiğindeki uygar Türkiye’ye işte bu yakışır.
İçimde bir his “mezhep” konusunda olduğu gibi “Kürt sorunu çözümünde de Türkiye’nin demokratik/barışçıl çözümü üreteceğidir.”
TARİHTEN YAPRAKLAR
TARİHİMİZDE var olan “gönülden gönüle” projeler bugünlere ilham vermiş olmalı.
Dünkü yazısında Taha Akyol bu örnekleri anlattı.
Bazı gazetelerde Batı Trakya’daki Seyyid Ali Sultan tekkesi örnek gösterildi, mescit ve cem ayinlerinin yapıldığı tekke, yani cemevi yan yana, yine aşevi ve zamanına göre sosyal tesisler vardır.
Tarihçi Heath Lowry’nin Bahçeşehir Üniversi-tesi’nce yayınlanan “Osmanlıların Ayak İzlerinde” adlı akademik eserinde bu konuda ayrıntılı bilgiler vardır. “Kızıl Deli” olarak da bilinen Bektaşi Evliyası Seyyid Ali Sultan’a bu araziyi 1401 yılında vakfeden, Yıldırım Bayezid’dir.
Bugün bile türbesinin 3-4 bin ziyaretçisi vardır. Türbedarı, Batı Trakyalı Türk, Müslim Çolak’tır. Türbenin ziyaretçileri arasında Ortodokslar da bulunmaktadır. Lowry, Batı Trakya’da nakşi şeyhi Hasan Baba’yı da örnek olarak zikreder.
Büyük tarihçi Ömer Lütfi Barkan’ın anlattığı “Kolonizatör Türk dervişleri”dir bunlar. Kuru coğrafyaya kutsal anlamlar kazandırıp vatandaşlaştıran manevi mühürlerdir.
Aynı geleneğin Mamak’ta ihya edilmesini alkışlamamak mümkün mü?
Ankara Mamak’ta temeli atılan cami ve cemevi külliyesi tarihe, gelecek için ışık tutacak bir proje.
KARACA AHMET VE GÜL BABA
BALIM Sultan’ı Hacı Bektaş dergâhına postnişin olarak gönderen, Karaca Ahmet Sultan’a arazi vakfeden de Sultan II. Bayezid’di.
Bütün Osmanlı tarihinde böyle örnekler çoktur.
İran savaşları gibi talihsiz dönemler yaşanmıştır maalesef. Yine de Bektaşi evliyası Gül Baba’yı Budapeşte’ye davet eden Kanuni Süleyman’dır. Gül Baba’nın cenaze namazını Ebusuud Efendi kıldırmış, Süleyman cemaatin ön safında yer almıştı. Evliya Çelebi, Gül Baba’nın cenaze törenine iki yüz bin kişinin katıldığını belirtir. Bazı Hıristiyan cemaatleri de katılmış cenazeye. (Keşke Muhteşem Yüzyıl dizisinde bu anlatıma yer verilse sosyal yapımıza önemli -gönül- katkısı olur. G.C.)
Gül Baba’nın tekkesi, maalesef yıkılmıştır, ama türbesini Polat Grubu restore etmiştir.
OLİMPİYAT 2020
İSTANBUL’DA olimpiyat -spor deyimiyle- “direkten döndü.”
Çok üzüldük.
Kazansaydık müthiş bir değeri vardı.
Türkiye’nin tanıtımından tutun, olimpiyat hazırlıklarının altyapısına, turizm getirilerine ve en önemlisi Türkiye’de zihniyet dönüşümüne büyük ivme kazandıracaktı.
İç siyaset nedenleriyle “İstanbul kaybetsin” diyenler yok muydu? Vardı.
Onlardan bazılarına tanık oldum.
İktidara endeksli düşünmek yanlış.
Türkiye referanslı olmak gerek.
Bu ülke bizim. Hepimizin...
İsimlerin ve siyasi partilerin dar açılarından değil Türkiye geniş açısından bakmak gerek.
“Tokyo değil, İstanbul” seçilseydi kazanan Türkiye olacaktı.