Fethullah Gülen hadisesinde düğmeye kim bastı?
Ya da kimler?
Bu sorunun cevabı araştırılıyor.
Yaptığım bazı konuşmalarda "düğmeye basmak" yerine, şu deyim kullanılıyor:
"Fitili artık ateşlemek lazımdı.
Bu yapıldı."
Peki kasetlerin verildiği şahıs neden Ali Kırca?
Dün Recai Kutan, kendisine yakıştıramadığımız bir üslupla, meslektaşımız Kırca'yı hedef gösteren bir konuşma yaptı.
Oysa...
Edindiğim izlenimlere göre, bu kasetleri başka TV'lere verme girişimleri de olmuş.
Brifing öyküsü
Sorun kasetlerin kime verildiği değil, neden verildiğidir.
Dünkü
Milliyet'in manşetinde,
"Başbakan Bülent Ecevit'e Fethullah Gülen konusunda bir brifing verildiğini" ve
Ecevit'in hiçbir şey sormadan sadece dinlediğini ve
"Ben böyle düşünmeye devam ediyorum" dediğini okudunuz.
Bu haberin gerisindeki görüntüleri de yansıtayım.
Olay, seçimlerden hemen önce gerçekleşmiş.
Seçime giderken
Ecevit'in risk almak istemeyişi düşünülmüş olabilir.
Brifingi veren, bu konularda devletin güvenliği konusunda en önemli kurumlardan birinin yetkilisi.
Ve bağlı bulunduğu kurumun zirvesindeki kişinin isteği üzerine,
Ecevit'e bilgi sunuyor.
Şu sıralarda yayınlanan kasetler ve raporlar...
Diğer uyarılar
Ancak bu tür bilgi sunuşları sadece
Ecevit'e değil.
Bir süredir hemen hemen her
MGK toplantısında bu konu gündeme getiriliyor.
Bugün toplanacak
MGK'nın da en önemli maddesi.
Yazının başlarında belirttiğimi gibi fitil ateşlendi, patlama oldu.
Gene gözlemlerime göre, amaç toplumun sarsılıp, bir şeyleri görebilmesi.
Sarsıntının
MGK'da da süreceği gibi duyarlı titreşimleri hissettim.
Bununla beraber
28 Şubat türü bir
"bildiri" beklenmemeli.
Konuşmalar içe dönük olacak.
Hiç değilse şu aşamalarda.
Ama...
Herharde daha önceki
MGK toplantılarından daha farklı bir manzara oluşabilir.
Cumhurbaşkanı Demirel de, rüzgarın doğrultusunu algılamış bulunmakta.
Sahiplenmek
Bu bağlamda şöyle söylemleri de yansıtayım:
"Bu ülke sahipsiz değildir.Ekonomi çöktükten sonra ekonomik önlemler... Terörün kan batağına düştükten sonra teröre karşı önlem... İrticanın pençesi, irtica ağlarını ördükten sonra önlem.
Böyle olmaması için fitil ateşlendi."
Başbakan Ecevit'in de bu brifing sorununda polemiğe girmek istemeyişi, hangi duyarlı çevrelerle karşı karşıya bir görüntü vermemeye özenini vurguluyor.
"Laiklik konusunda daha birkaç hafta evvel koyduğum tavır hatırlanmalıdır.Bu konuda kimse benden şüphe duyamaz" söylemi ile
"Merve Kavakçı'nın yeminini engelleyişine" gönderme yapmakla yetinmektedir.
Bu söylemin adresi de aynı duyarlı çevreler.
Ayrıca...
Bülent Ecevit ile
Mesut Yılmaz arasında bir paralel seziliyor.
Ümit etmek isteriz ki,
MGK iki karşılıklı kamp haline gelmeden
Türkiye'nin bütünlüğünü kucaklayacak bir anlayış birliğini gerçekleştirebilsin.
Çünkü
Türkiye hepimizindir.
Boşluğun dolması
Devletin doruklarında, bu tavırlarla çözüm arayışları güncelin saptanması ve gelecek nesillerin kucaklanması amacını güdüyor.
Ancak...
Düşünmeliyiz.
Gülen hareketinin böylesine büyümesinin sebebi nedir?
Buraya gençlerin ekonomik sıkıntılarını, devletin ve demokratik kitle örgütlerinin gençlere sunumlarındaki yetersizliği not etmeliyiz.
Ayrıca...
Ruhsal, entelektüel ve felsefi boşluk da çok önemli.
1950 öncesinin laik
Türkiye'sinde tiyatro, müzik, edebiyat, felsefe boyutlarında halkın toplanma yerleri olan halk evleri vardı.
Halk evleri adeta katledildi.
O boşluğa tekkeler, tarikatler, cemaatler yöneldi.
Tıpkı doğa gibi sosyal yaşamda da boşluk olmaz.
Ayrılıkçı terörden, çeteleşmeye, ekonomide köşe dönmeceliğe, tarikatlara, cemaatlere kadar bütün sosyal sapmalarda çözümleri sadece polisiye önlemlere bırakmamak, altyapıdaki kültür boşluğunu görmek gerek.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr