Dün merhum
Vehbi Koç'un damadı
İnan Kıraç ve ortaklarına ait
KARSAN Otomotiv Sanayi'nin açılış törenindeydik.
Bursa'daki fabrikaya kurdelayı kesmek üzere
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geldi.
Ama...
Onun helikopteri yere inmeden, havada alınan
Demirel izlenimleri salona ulaşmıştı bile.
"Ortak hükümetin liderleri öğleden sonra toplanacaklar ve 5 + 5 formülünü öngören Anayasa değişikliği için mutabakata varacaklardı.Demirel geleceği okuyordu sanki."
Nitekim
Ecevit de, birkaç saat sonra liderler toplantısı çıkışı yaptığı açıklamada, bir soru üzerine,
"Anayasa değişikliği için 367 oyun bulunmasında çok umutlu olduğunu. Liderlerin görüş birliğine vardıklarını" söyledi.
İki yanındaki
Bahçeli ve
Yılmaz da susarak onu onaylar gibiydiler.
ANAP'tan görünüş
Aynı saatlerde konuştuğumuz
ANAP'lılar ise hiç de bu denli iyimserlik yansıtmadılar.
Örneğin...
ANAP Grup Başkanvekili Zeki Çakan, "Anayasa değişiklik önergesinin imzaya açılacağını... Bunun ANAP'lılar tarafından da imzalanacağını... Gerekli 184 imzanın - DYP'nin de katılımıyla -
kolaylıkla bulunacağını" söylüyordu.
Ama hemen ardından şu ihtiyat kaydını koyuyordu:
"Gene de Genel Kurul'da ne olur bilemeyiz. Bu konuda grup kararı alınamaz. Milletvekillerine baskı yapamayız. Oylama gizlidir. Kimin ne oy kullandığını bilemeyiz. Sonucu göremiyorum." Liderler toplantısından önce
Ecevit'in
Yılmaz'a
"sizi üzmek istememiştim" sözlerine
Yılmaz'dan aldığı
"olabilir ama sözleriniz grupta ters etki yaptı. Şimdi daha kararlılar" cevabı da bu yolda bir işarettir.
Mesut Yılmaz'a çok yakın bir başka milletvekili ise şöyle diyordu:
"Genel Başkanımı kırmam - evet -
derim. Ama gizli olan oyumu kendi kafama göre kullanırım.
Sonuçta yeterli oy çıkmazsa, Demirel için Anayasa değişmezse, Yılmaz'a Çankaya yolu açılır."
Meclis'in nabzını iyi tutan
DSP'liler de, dün
ANAP Grubu'ndan aldıkları bu havadan kuşkuluydular.
Fotoğraf
Sonuç...
Gerçi liderler toplantısının dış görüntüsüyle ibre yeniden
Demirel'e doğru kaymış gibi.
Ama her şey hala
gri bölgede.
Buna karşılık liderler zirvesi sonrası bu kısa açıklama yerine, daha tatmin edici bir görüntü vitrine konabilirdi.
Belki etkili olurdu.
Örneğin...
Bahçeli ve
Yılmaz'ın da
"görüş birliğini paylaştıkları" mesajını gruplarına
- suskun kalarak değil - net olarak vermeleri...
Bahçeli ve özellikle
Yılmaz, liderlik ortak görüşünün milletvekillerine ipotek değil,
Türkiye istikrarı için gruplarla birlikte ortak tavır üretimi olduğunu söyleyebilirlerdi.
O zaman liderler zirvesi, ayağını
Parlamento zirvesine basar, derinlik kazanırdı.
Türkiye eğleniyor
Hükümetin
9 günlük uzatılmış resmi bayram tatili özel kesimde tepkiyle karşılandı.
Özel kesimin büyükleri, tatili arife ve
Kurban Bayramı günleri ile sınırlama eğilimindeler.
Türkiye, hafta sonlarıyla birlikte
1998 yılının
149 gününü tatille geçirdi.
Geçen yıl ise
151 günü...Buna, çalışanların en az
30'ar günlük ücretli tatillerini de ekleyiniz.
Yılın yarısı tatil...
Hedef aldığımız
AB ülkelerinde ve
ABD'de böyle bir tatil cenneti kesinlikle yaşanmaz.
Kısacası...
Türkiye, neredeyse
yarım gün mesaide.
Yarım gün mesainin ürünü de bu kadar oluyor.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr