Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2000'in eşiğindeki dünyanın yeni akımı "cheesemania..."
Yani... "gülümseme tutkusu..."
Deyimin kökeni "cheese" (peynir) kelimesi...
Fotoğraf çektirirken Avrupa ve Amerika'da, "cheese" denir.
Çünkü, bu kelime telaffuz edilirken dudakların en güzel gülümseme formunu aldığı saptanmıştır.
Yıllar önce bir reklam fotoğrafçısının buluşu bu.
Şimdi...
Yarım yüzyıla yakın süredir savaşmayan, büyük acılar çekmeyen, fert başına milli gelirlerini 20 bin doların üzerine çıkaran ve demokraside devrim yapan Batı toplumunda "mutluluk", insanca var olmanın dayanılmaz ve vazgeçilmez yaşam kalitesi...
İşte şimdi o toplumları "cheesemania" sardı.
Dergiler, TV'ler, hatta politikacılar topluma mutluluk ve gülücükler vermek görevine soyunmuşlar.
Siyaset pazarlamacılarının, sosyal psikologların son buluşları gülümsemek.
Mutluluğa endekslenmek.
Pozitif enerji vermek.
Bir çeşit beyin narkozu...
Herkes, her şeye gülümseyerek bakmaya çalışıyor.

Cheesemania gibi başka "mania"lar da var.
Örneğin, cleptomania...
Yani... çalma hastalığının bilimsel adı.
Ama...
Büyüklerde cleptomania tutkunluğu yaygınlaşmıştır.
Geçiniz... Ve - başarabilirsiniz - gülümseyiniz.
Hiç değilse acı bir tebessüm.
Çünkü...
Cheesemania şimdilerde "İn (!)."
Kaş çatmak ise "out (!)".
"Megolomania"da var.
Yani... "Küçük dağları ben yarattım. Büyükler zaten benim" havasında olan burunlarından kıl aldırmayan siyasetin doruğundakiler.
Geçiniz... Ve özellikle gülümseyin. Çünkü cheesemania'yı unutmayın.
Ayrıca nasıl ciddiye alınabilirler ki!
Büyüklükleri kendilerinden ve etrafını saran kalite özürlülerden menkul.
Mytomania da var...
Yani yalan söyleme hastalığı...
Bunun politikacı örneklerini sıralasak mı?
Saymaya hangisinden başlasak?
Sağdan, sola mı?
Soldan, sağa mı?
En eskiden, en yeniye mi?
Etekten, pantolona mı?
Yoksa...
"Dün dündür, bugün ise bugün" deyip geçmek en iyisi mi?
Öyle ya cheesemania dönemindeyiz.
Dahası, bir de, pyromania var.
Yani... "yakmak" hastalığı
Roma kentini yakan ve sonra keyifle alevler içindeki kenti tepeden seyreden İmparator Neron, bir "pyromania" hastasıydı.
Türkiye'ye de göz göre göre orman yakan, köy yakan var...
Daha tehlikesi... Ülkeyi yakanlar.
Ve kahrından kendini yakanlar.
Onlara da kızmayalım.
"Cheesemania" dönemindeyiz.
Bütün öfkelerimizin önündeki "mania" o.

Peki bir de şu "gülümseme" hakkı bile yok edilirse?
"Olur mu öyle şey" denilmesin.
Olur.
Afganistan'da, Taliban yönetimi, kadınların gülmesini "günah" ilan etti.
Yasakladı.
Ülkedeki bütün insan hakları kuruluşlarını da kapı dışarı etti.
Cheesemania, Afganistan sınırlarından sadece erkekler için girebiliyor.
Afganistan, sadece erkeklerin gülme hakkına sahip olabildikleri ülke.
Dehşet verici tüyler ürpertici bir karar.
2000'in eşiğindeki bir dünyada, koca bir ülkenin kadınlarına, gülmek, gülümsemek yasağı ortaçağ karanlıklarına dönüştür.
İşkencedir.
İnanılır gibi değil.
Dünyanın ve Türkiye'nin tüm kadın örgütleri, kadın aydınları, Afganistan'a binler, onbinler halinde akmalılar.
Meydanlarda, sokaklarda, caddelerde kahkahalarla gülmeliler.
Saatlerce, günlerce gülmeliler.
Bu karanlık kafaların burunlarına - burunlarına gülmeliler.
Türkiye'ye gelince...
Biz demokraside, bütün görüşlerin meşru zeminler de temsili taraftarıyız.
Ama...
Kadınların yüzlerindeki tebessümü dahi günah sayabilecek maskelileri de biliyoruz.
Türkiye'nin bir kısım kadınları da bu kafayı görebilseler.
Mc Charty'nin cadı kazanları kaynatarak, komünist avcılığı yıllarını anımsatan irtica ile mücadele adı altındaki bir tür sürgün avı elbette yanlış...
Ceza, yasa...
Bunlarla tek başına sonuç almak zor.
Asıl olan, laisizmi, İslam'a karşı bir farklı din gibi göstermemektir.
Toplumu karanlıklardan, yarasalardan kurtarmaktır.
Dinde aydınlanmayı gerçekleştirmektir.
Beyinleri ışıklandırmak, yürekleri ısıtmaktır.
Behçet Kemal Çağlar'a nazım dilinde yazdırttığı, gönül tellerinde en duygusal titreşimleri yaratan surelerle... Balıkesir Camii'nde minber'e bizzat hutbe vermek üzere çıkmakla... En yakın arkadaşının mezarında Türkçe defin dualarıyla... Bunları Fahire ve Refik Fersan'a taş plak okutarak, topluma sunmakla Atatürk "dinde aydınlanmayı" başlatmıştı.
Bunun için zorlama yapmıyordu.
İnsanlarımızın hür tercihine bırakıyordu.
"İrtica ile mücadele" Atatürk'ün yarım bırakarak bu dünyadan göçmüş olmasından sonra topal kalmıştır.
Taliban kafasında olanların istedikleri de budur.

Not: Yaz tatili için yazılarıma bir süre ara veriyorum.
En iyi dileklerimle... G.C



Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr