Gündemde her biri kamuoyunda uzun süre yankılanacak konular var.
Sırasıyla değinelim.
Önce...
Alaattin Çakıcı'nın Güney Fransa sahillerinde yakalanması.
Türkiye'den başlatılan izleme operasyonu Almanya'da, Fransa'da sürdürülüyor.
Nice kentinde noktalanıyor.
Tıpkı kısa süre önce Kürşat Yılmaz'ın yakalanışını andıran bir yöntem.
"Cep telefonlarını dinlemek kadını ve kuryeyi izlemek. Hedefe ulaşmak."
Türkiye'de bir şeyler değişiyor mu yoksa?
"Derin devlet" diye adlandırılan sanal fakat etkin örgütün tırnakları sökülüp gücünü yitirdikçe güvenlik güçleri beklenmeyen sonuçlar almaya başladılar.
Tabii...
Çakıcı'nın yurda getirilmesi hala kesinleşmiş değil.
Fransa'da idam cezasının bulunmaması ve Çakıcı'nın idam cezası istenerek yargılanması nedenleriyle "iade" ince ayarlı bir başvuru dosyasını gerektiriyor.
Ayrıca diplomatik ağırlık konulmasını...
Bu konuda geliştirilen iki formül var.
Birincisi...
Çakıcı için "idam cezasını içermeyen" suçlama dosyalarının hazırlanarak gönderilmesi.
İkincisi...
Suçlamaların dosyalarda eksiksiz yer alması... Ancak, "Çakıcı'nın kesinlikle idam edilmeyeceğine dair Fransa'ya güvence verilmesi."
Her ikisi de "kesin sonuç verebilecek" gibi görünmüyor.
"Eksik dosya" ters tepkiler yaratabilir.
"İdam etmeme garantisini verecek ve yargının yerine geçebilecek bir makam hukuk devletinde yoktur."
Bu nedenlerle Adalet Bakanlığı formüllerini geliştirmek çabasında.
Fakat...
Ağırlık daha çok - öyle görünüyor ki - diplomatik girişimlere verilecek.
Edindiğimiz izlenim Ankara'nın "umutlu" olduğu yolunda.
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın oğlunun düğünü de siyaset gündeminde yankılarını sürdürüyor.
Önce...
Evlenen ve birlikte yürüyecekleri yeni bir yaşamı başlatan gençlere mutluluk diliyoruz.
Bu en güzel günlerinde iki taze fidanın üstlerine taşımakta çok zorluk çekecekleri siyaset polemikleri yüklendi.
Bu olumsuz elektrikten etkilenmesinler.
Önlerinde neşe ve sağlıkla kucaklayabilecekleri büyük bir yaşam var.
Düğünün insani bir diğer boyutuna daha işaret edelim.
Daha bir yıl önce yitirilmiş bir kız evladın yerini elbette tutmaz ama... Aileye bir yeni evlat kazancı bağlamında görülebilir.
Siyasi boyuta gelince...
Keşke o hale gelmeseydi.
Adaleti etkileyebilecek görüntüler ve polemikler iddiası, bu etkiyi yapabilecek olanların da... Ağar'ın da sakınmaları gereken ortam olmalıydı.
Çok yakınlarla sade bir düğün belki çok daha anlamlı mesaj verebilirdi.
Böylece kişiler bir tercih sorunu ile karşı karşıya da bırakılmamış olabilirlerdi.
Clinton'un itirafı, onu bitirecek sananlar yanıldılar.
Kamuoyu araştırmaları bir günde Clinton'un puanlarını artırdığını ortaya koyuyor.
ABD halkının yüzde 62'si "Başkan'ın görevine devam etmesinden yana olduklarını" ortaya koydular.
Clinton'un istifa etmesini ya da yargılanmasını isteyenlerin oranı sadece yüzde 15...
Clinton'u düşürmeden, böyle seks iddialarıyla yaralayarak, ona kan kaybettirerek seçimlere gitmeye ve demokratları zayıflatmaya dönük Cumhuriyetçilerin, onlara destek veren tutucu güçlerin tezgahları bekledikleri sonucu vermedi.
Şimdi bir ikili açmazla karşı karşıyalar:
Ya Eylül'den sonra Kongre'de çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçiler, Clinton'un görevden alınması ve yargılanması için karar verecekler. O zaman Başkanlığa gelecek genç ve yarasız Al Gore'ye karşı seçim mücadelesi yapmak zorunda kalacaklardır.
Ya da...
İtibar grafiğini yüzde 62'ye yükseltmiş Clinton'la...
Görülüyor ki hesapları yanlış çıktı.
Toplumlar ve değer yargıları değişiyor.
Ringde olduğu gibi, politikada da belden aşağı vurarak dövüş kazanılmıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand öldüğünde, Fransız halkı ve medyası mezarı başındaki bir genç kızı keşfettiler.
Mazarine adlı bu 20 yaşındaki genç kız Başkan Mitterand'ın evlilik dışı ilişkisinden olmuştu.
Babası Başkan seçildiğinde henüz 6 yaşındaydı.
Fransa onu sevdi. Benimsedi.
Nietsche'nin söylemiyle " toplum ve bilim kurallarına uygun olan herşey insani değildir."
Macar asıllı bir Yahudi para dehası olan George Soros bu kez de bir tek sözüyle Rusya ekonomisini vurdu.
"Ruble devalue edilmeli" dedi.
Sözleri büyük yankı yaptı.
Çünkü daha önce İngiliz sterlininin tahtını böyle bir tavırla deprem gibi sarsmıştı. İki saatte bir milyar dolar kazanmıştı.
Yakın zamanlarda Asya krizininde onun yarattığı biliniyordu.
Rusya rublesine karşı bu öngörüsü bir alarm niteliğindeydi.
Başkan Yeltsin kesin güvence verdi:
"Söz veriyorum paramızın değerinde hiçbir değişiklik olmayacak."
Soros ısrar etti.
Sonuç...
48 saat sonra ruble üçte bir oranında devalue edildi. Borçlar bir süre askıya alındı.
Tek bir şahıs koskoca Rusya'yı dizüstü çökertmeye yetti.
Yoksa dünyayı kimilerinin iddia etiği gibi ekonominin genel kuralları değil bir elin parmaklarıyla sayılacak kadar az seçkinlerin kararları mı yönetiyor?
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr