ABDULLAH Öcalan’ın kişilik analizine devam...
27 ülke tarafından 3 kez Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Prof. Dr. Vamık Volkan, psiko-politik alanda dünyanın en ünlü isimlerinden biri...
“Açılım” sürecinin başlarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Çankaya Köşkü’nde kabul edildi.
Açılımın koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay da onun görüşlerini aldı.
Dün de yazdığım gibi, demokratik açılımın yanı sıra dağdaki PKK ve düzdeki sivil taban üzerinde tartışmasız “son söz” olan Abdullah Öcalan’ın kişilik şifrelerinin çözülmesi gerekir.
Bu yapılmalıdır ki, onun etki katsayısı aşağıya çekilsin, çözümler üzerindeki İmralı ipoteği kalksın.
Madem DTP, “Bu açılım bizi aşar, anahtar sayın Öcalan’dır” görüşünü açıkça seslendiriyor, o halde -Apo’yla pazarlık yapılamayacağına göre- İmralı ipoteğinin kaldırılması önemlidir.
İşte dünkü yazımda bu nedenle Aliza Marcus’un “Öcalan analizini” yansıtmıştım. Bugün de Abdullah Öcalan psikolojik teorilerini Ankara’nın doruklarında test etmek olanağını da bulan Prof. Vamık Volkan’ın “objektif tahlillerini” sunuyorum...
Aşağıdaki satırları bu mercekle okumak gerek.
MAĞDURDAN GADDARA
n Baba Kürt, anne Türk. Urfa kırsalında yaşıyorlar. Yörenin “erkek egemen” geleneksel kültüründen farklı olarak ailede Öcalan’ın annesi baskın, babası ise ezik.
Abdullah Öcalan’ın yıllar sonra Kürt kimliğini vurgulayan siyasal tavrında bu anne-baba simgesiyle Türkiye demografisi arasında paralel kurmak dürtüleri rol oynamış olabilir.
n Babanın silik kişiliği nedeniyle köy kahvesinde bile onunla dalga geçiliyor. Apo’ya bu ağır geliyor.
Sık sık dağa çıkıp boşluğa haykırıyor. Sesinin yükselen ve yankılanan görkeminde ezilmişliğinden kurtulmaya çalışıyor. Bir gün dağda babasıyla karşılaşıyor. Meğer o da ezilmeye karşı kendi kendine haykırarak ruhsal detoks yaparmış.
Birlikte de bağırırlarmış.
Bu da tekil değil, kolektif tavır koymanın bilinçaltı izleri...
n Anne sert ve katı... Abdullah Öcalan bir gün arkadaşlarından dayak yer. Eve gelir. Ağlayarak onları annesine şikâyet eder. Anne şefkat gösterecek yerde, “Git, seni döven çocuğa sen de vur. Kafasını kırmadan eve giremezsin” der.
Abdullah Öcalan da bunu yapar.
Yöntemi beğenmiştir. Çocukları dövmeyi, günlük yaşamının bir parçası haline getirir. Çocuklar ona saygılıdır artık.
Onları alır, dağa çıkarır.
Dağa çıkmanın ve kendine bağlı grup oluşturmanın izleri o yıllara gidiyor.
n Büyüdükçe kendisine saygı duyanların çemberini genişletir.
Köyde yılan gören büyükler bile ona haber verirler. Abdullah Öcalan aslında korktuğu halde sırf otorite oluşturmak ve saygınlık kazanmak için yılanları öldürür.
Abdullah Öcalan için şiddet, sonradan sırf bir siyasi kavşakta yol seçimi zorunda kaldığı zaman başvurmaya karar verilen yöntem değildir. Çocukluk yıllarından itibaren “şiddet kullanarak kişilik inşası” onun ruh ikizidir.
Vamık Volkan’ın başka ilginç saptamaları da var.
Sadece ilgiyle okunmakla kalmıyor, olayları daha net tahlil etmek için bir gözlem merceği oluşturuyor.
........................
(*) Vamık Volkan/Kan Bağı-Etnik Gururdan Etnik Teröre /Bağlam Yayıncılık.