Paris’ten sonra bu kez de Ankara’da büyük -ses getirmek hedefli- “terör eylemi...”
İntihar bombacısı gencin “bir sol örgütün mensubu olduğu” açıklandı.
O örgütle ilgili birkaç gün önce toplu gözaltılar olmuştu.
Hatta “örgüt bağlantıları” iddiasıyla bazı avukatlar da tutuklanmıştı.
ABD Büyükelçiliği’ne bu intihar saldırısı devlete “gözdağı” mı?
“Mesaj mı?”
Belki...
Ama...
“Düz mantık” her zaman “doğru yol haritası” değildir.
Özellikle “terör” gibi içinde çok odaklı, çok coğrafyalı katkı maddeleri olan zehir çok daha karmaşıktır.
Bu olayda da başka parmak izleri, uzaktan kumandayı kullanan başka eller olabilir.
Bir devlet, bir başka örgüt adına “eylem taşeronluğu” sık rastlanılan yöntemdir.
Hadisenin gerisinde Suriye’de -kimyasal ürettiği- iddia edilen bir araştırma merkezini ve Lübnan’daki Hizbullah güçlerine silah götürdüğü öne sürülen konvoyu İsrail jetlerinin bombalaması olabilir.
İsrail’in jetlerini Suriye topraklarına uçurmadan önce ABD’ye haber verdiği yolundaki yayınlar, böyle bir “tepki infazını” mı tetikledi yoksa?
Bu durumda Suriye ve onun destekçisi İran da akla geliyor.
ESRARENGİZ PARALEL
İNTİHAR bombacısı genç “Korsakov” hastasıymış.
Çeşitli sendromları var bu hastalığın, “yön tayininde zorluk çekmek, çift görmek vs.”
Ama...
Asıl özelliği “unutmak!..”
Yani...
Eylemden önce fark edilip etkisiz hale getirilseydi, yakalansaydı, sorgularda -büyük olasılıkla- hiçbir şey anlatamayacaktı.
Çünkü...
Unutmuş olacaktı.
Bağlantılarını, aldığı talimatları, isimleri, adresleri söyleyemeyecekti.
Paris’te 3 PKK’lı kadının öldürüldüğü olayı hatırlayın.
Bu eylemi koyduğuna neredeyse “kesin” gözüyle bakılan esrarengiz genç için de ailesi “Beyninde ur var. Ne yaptığını, ne söylediğini hatırlayamaz. Bir süredir unutkanlık hastası” demişti.
O da cinayetlerini yapamadan daha teşebbüs aşamasında bir şekilde yakalansaydı ne olacaktı?
Herhalde bağlantılarını, bu cinayetleri işlemek üzere kimler tarafından görevlen-dirildiğini söyleyeme-yecekti.
Direndiğin-den, çözüldüğünden değil.
Sadece “hatırlaya-mayacaktı” o kadar.
.................
Enteresan bir paralel.
Terör örgütleri avcılarını artık “hafıza engellileri” arasından mı seçiyor?
Ankara’daki saldırıya dönelim.
İntihar bombacısı daha önceleri birçok eyleme katılmış.
Yakalanıp cezaevine konulmuş.
Orada F Tipi cezaevlerini protesto amaçlı “açlık grevlerine” katılmış.
Korsakov hastalığının çeşitli nedenleri arasında “uzun süre açlık” da var.
Zaten bu hastalığı sebebiyle hapishaneden tahliye edilmiş.
Yıllardır bir faaliyetin içinde adı görünmüyormuş.
Neredeyse unutulmuş.
İşte böyle hafıza engelli birinin seçilmesi, görevlendirilmesi, yönlendirilmesi iyi analiz edilmeli.
Demek ki istihbarat örgütlerinin takipleri dışında “uykuda bekletilen” vurucu stokları var.
SİRHAN SİRHAN OLAYI
BİR belgesel izledim.
ABD Başkanı J.F Kenndy’nin öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi -o zamanki Adalet Bakanı- Robert Kennedy de öldürüldü.
Hem de kalabalığın içinde...
Yanına kadar yaklaşabilen Ortadoğulu göçmen bir genç yarım metre mesafeden silahını ateşledi.
Cinayet herkesin gözü önünde işlenmişti.
Gencin adı Sirhan Sirhan’dı.
Hemen tutuklanıp sorguya alındı.
Ama...
Hiçbir şey anlatamadı.
O nedenle bağlantıları da hiçbir zaman açığa çıkmadı.
Çünkü...
Sirhan Sirhan bir “hafıza engellisiydi.”
Bir tarikat üyesiydi.
Hipnotize seanslarına gidiyordu.
Sirhan Sirhan ABD’nin en ünlü hipnoz profesörleri tarafından da konuşturulmak istendi.
Sonuç sıfır.
Tetiği çekmesinden bir gece öncesine kadar hatırlıyor.
Orada film kopuyordu.
Ayrıntılara başka bir yazıda girerim.
.................
Not: Bu saldırıda yaşamını kaybeden güvenlik görevlisine rahmet diliyorum.
Gazeteci arkadaşımız Didem ve diğer yaralılara geçmiş olsun.