Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Hagi’yi, onu yakından tanıyanlarla konuşuyorduk.İlginç bir “Hagi klasiği” dinledim.Fatih Terim döneminde Hagi sahadaki Terim’di.Onun oyun kurgusunu sahada uygulayan orkestra şefiydi.Oyuncuları yerlerini kaybetmemeleri için sürekli uyarırdı.Onları yelpaze gibi açar, kapatırdı.Bir özelliği de zaman zaman hırçınlaşması, hakemle tartışmalara girmesiydi.Bunu kasıtlı yapardı.“Baktım ki bizim çocuklar rehavete girdiler, konsantrasyonları düştü, hakemle tartışma üretiyorum.

Gerginlik ortamı oluşturuyorum.Böylece arkadaşlarımın zihnen oyuna dönmelerini, hırslanmalarını sağlıyorum” derdi.Yani...Hagi’nin hakemle dalaşması kurguydu.

Motivasyon amaçlıydı.Bu anekdotu dinlerken beynimde futboldan siyasete geçişi yaşıyorum.Liderlerin sert çıkışları, ortamı germeleri de “motivasyon” amaçlı mı?Lider, rakip partilerle “bahar havasını” fazla sürdürmüyor.Milletvekillerinin, örgütün ve kendini destekleyen medyanın rehavete kapılmasını, gevşemesini önlemeyi amaçlıyor olabilir.

Haberin Devamı
Hagi ve siyasi liderler
“Durup dururken bu sert patlama da nereden çıktı” sorusunun cevabı yoksa “ateşlemek, tetiklemek” mi?Örneğin...Referandumdan sonra Başbakan Erdoğan tatile çıkmıştı.Bir süre ondan ses çıkmamıştı.Aynı süreçte CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da Avrupa’ya gitmişti.O da “sessizliğin sesi” modundaydı.Sonra...Döndüler.Ve patladılar.Ortam yeniden gerildi.İkisinin bu “alevli tavır dilleri” dalga dalga kurmaylarına da yansıdı.Ardından “başörtüsü” eksenli AKP-CHP diyalogu başladı. İlişkiler yine yumuşadı.Ama...Gene sertlik geldi.Belki, özellikle Başbakan Erdoğan’ın “naturasında” çabuk sinirlenmek ve patlamalar yapmak vardır ama bunun sadece sinir sisteminden beslenmediğini, “motivasyon” amaçlı olabileceğini de düşünebiliriz.Önümüz seçim. Bu gelgitlere daha sık tanık olacağız.

11 KAYBOLAN YILCEN Ajans’ın 3 kurucusundan biriydi Nail Keçeli...O yıllarda tanımıştım, yakın arkadaş olmuştuk.Eski bir DP’li milletvekilinin oğludur.Ancak annesi sevgili Semra’nın eşi Ertuğrul Soysal’ın öz oğlu gibiydi.Beyoğlu’nda bir hanın en üst katındaki ofiste hemen hemen her akşam beraber olurduk.Diğer iki ortak Cumhur ve Ertuğrul da iyi arkadaşımızdı.Bir süre sonra ayrıldılar.Nail, ajansı tek başına yüklendi.Büyük başarılara imza attı.Türkiye’nin en büyük reklam ajansını oluşturdu.Onun ofisinde bizim akşam keyifleri devam ediyordu. Grup genişlemişti.Nail’in eşi Nilgün ile eşim Canan da arkadaştılar.Hatta Nail’in kızı Nazlı doğduğunda Canan “isim annesi” olmuştu.Beraber gezdik, tatillere çıktık, denize açıldık...Sonra...1990’da felaket Nail’i vurdu.Ege Bank’ın reklam işlerini yapıyordu.Sahibi Murat Demirel içeri alındığında, onunla ilişkisi olanlar da “şüpheli” ilan edildi.Tamamen ticari bir ilişkileri vardı.Ama...Anlaşılan “ilahlar kurban” istiyordu.Nail Keçeli’yi önce gözaltına aldılar sonra da tutukladılar.Hakkında dava açıldı.Hapishaneden bana yazdığı bir mektubu hatırladığımda hâlâ içim sızlar.“Soğuk nedeniyle ellerim sızlıyor. Şu satırları zor yazıyorum” diye yazmıştı.Bir süre Ankara’da yattı, sonra İstanbul’da sürdü hapis hayatı...Cavit Çağlar’la aynı odayı paylaşıyorlardı.Çağlar’dan “Nail’in her sabah erkenden kalktığını, etrafı temizlediğini, yemekleri onun yaptığını, bulaşıkları onun yıkadığını” kahırla dinlemiştim.Cavit “hapiste bir adam gibi adam tanıdım. Adı Nail” demişti.Bu süreçte kızı Nazlı ajansı ayakta tutmaya çalışıyordu.Müşterilerin bir kısmı kopmuş, ajans çalışanlarının bir kısmı yabancı ortakla yeni bir ajans kurmuşlardı.Nihayet Nail tahliye edildi ama davası sürüyordu.Geçen yıl İKSV’nin Nail için “iş hayatını sürdürebilir hiçbir sakıncası yoktur” mesajı veren bir yazısını bu köşede memnuniyetle yayımlamıştım.Güzel bir jestti İKSV’ninki..Davanın sonun belli olmuş gibiydi.Gerçekten geçen hafta Nail’in neşe patlamaları yapan sesi ile müjdeyi aldım.“Beraat ettim. Aklandım, pırıl pırılım. Gururum, onurum, itibarım iade edildi” diyordu.Şimdi...11 yıl sonra yeniden ajansın “onur başkanı” olarak yaşama merhaba diyor.Peki ya “kaybolan yıllar?” 11 yıl boyunca çektikleri, bunalımları, psikolojik yaraları nasıl onarılacak.Sanırım maddi zararının karşılığını alabilir.Fakat o 11 yıl yaşamından alıp götürülenler geri gelmez ki...Darısı aynı dramı hâlâ yaşamakta olan diğer dostlara...

Haberin Devamı

Acil Not:

Haberin Devamı

İşte sabıka listeme bir yenisi daha…

Yukarıdaki yazımı bu sabah gazeteden okuyunca “gene bir lapsus” yaptığımı gördüm.

TMSF düşünüp, İKSV yazmışım.

İkisi arasında ne alaka - Bilemem.

Neyse… Nail’e İKSV daha yakışır.