Bahçede yanyana 2 ağaç...
Biri selvi... Adı Sait Bey...
Diğeri manolya... Adı Melahat Hanım...
Babam, anneme "manolyam" derdi.
Annem de, biraz kısa boylu olan babama "selvi boylum" diye takılırdı.
Yarım yüzyılı aşkın evlilikleri, ilk gençlik yıllarındaki gibi sürdü.
İşte bahçedeki yanyana o 2 ağacın ve adlarının öyküsü...
Sabahları bazen gözlerimle, bazen de ellerimle okşarım onları...
Yaprakları, dalları birbirlerine dokunur. Tıpkı yaşamlarında olduğu gibi flört ederler.
Bana "hala beraberiz" duygusunu verirler.
Dertleşirim, gülüşürüm onlarla...
Acaba görebiliyorlar mı?
Kimbilir, belki bir yerlerden...
Anneler, herşeyi görmeseler bile kalpleriyle duyarlarmış.
Bugün Anneler Günü...
Herkesin bir "manolyası" vardır.
Kiminin ki yaşıyor, kiminin ki ise benim annem gibi, artık üzeri çiçeklerle bezenmiş bir toprak tepeciğinin altında...
Babam "annenizi ne kadar severseniz, beni de o kadar sevmiş olursunuz" derdi.
Ona hep öncelik tanınmasını isterdi.
Genelde böyledir.
Annelerin vericiliği, yuvayı yapışı, kucak kucak dağıttığı sevgi, tıpkı toprak ana gibi bağrından can vermesi anayı kutsar.
Onlar, doğanın güzelliğidir.
Brachvogel "hiçbir süs ve ziynet, bir kadını analık sevgisi kadar güzelleştiremez" demiş.
Hepimizin nice sımsıcak anne anıları vardır.
Beni çok etkileyen bir simgeden söz etmek isterim.
Dünyada satış rekorları kıran "Kızım Olmadan Asla" kitabının yazarı Betty Mahmudi ile, bir tv programı için saatlerce konuşmuştuk.
Birkaç kez aynı yemek masasını paylaşmıştık.
Dostluğumuz sürmekte. Zaman zaman telefonlaşırız.
Kendini adadığı sosyal çalışmalardaki son heyecanlarını anlatır.
Betty Mahmudi, Amerika'da İran asıllı bir doktorla evlenmişti.
Devrimden sonra gittikleri Tahran'daki cehennem gibi yıllarını yazmıştı kitabında.
"Kızını alarak İran'dan kaçışını... Önce kaçakçı katırlarının sırtında, sonra karlarda yürüyerek sınır dağları nasıl aştıklarını... Van'a geldiğinde belinin altının soğuktan tutmadığını" anlatırken, sadece onun gözleri dolu dolu değildi.
Betty Mahmudi'nin kitabı, ona daha ilk aylarda 2 milyon dolar gelir sağlamıştı.
Betty, o parayı dünyadaki kayıp çocukların bulunup ailelerine verilmesi için kurduğu fona yatırmıştı.
Bazen İsveç'te, bazen Tayland'da, bazen Yeni Zellanda'da kaybolmuş ve ülkesinden çalınarak götürülmüş çocukları bularak ailelerine teslim eden bir araştırma organizasyonu kurmuştu.
Çok masraflı, fakat sonuç alındığında derin huzur veren bir çalışma...
Betty, kendi kızının ötesinde her aile için de "çocuğum olmadan asla" misyonunu yürütüyor.
Ve bu arada, şifası çok zor bir hastalığın içinde olan kızına bakmakta olduğunu, tedavisini çok kısıtlı bir bütçeyle yürüttüğünü belirtmek isterim.
Betty, kızının ve bütün çalınmış çocuk güzelliklerinin manolyası...