VE... Dün “Dersim Cumhuriyeti” de telaffuz edildi. Aşağıdaki yazıyı bu iki kelimenin ortaya koyduğu kehaneti hiç aklınızdan çıkarmadan okuyun.
Referanduma kadar “doğu” sadece yörenin oyları üzerine hesapları çağrıştırıyor.
12 Eylül’den sonra ise çok sancılı bir sürecin başlangıcı olacak.
Amerika “danışmanlar” dışında tüm askerlerini Irak’tan çekti.
Irak’ın karışma olasılığı büyük.
Bir yandan Kuzey’de Kürtlerle Bağdat yönetimi, öte yandan Sünni ve Şii topluluklar arasında çatışmalar “kaçınılmaz” görünüyor.
Kuzey Irak Kürt yönetimi, Bağdat’la zaten zayıf olan son bağlarını da koparabilir.
Türkiye’nin Güneydoğusu için de “demokratik özerklik” istekleri seslendirilmeye başlandı.
“Ayrı bayrak, ayrı güvenlik güçleri, Kürtçe eğitim” bu “demokratik özerk” yönetim modelini taşıyacak olan sütunlar.
Birkaç aşama sonrası istekler daha da ileri noktalara taşınabilir.
Bunun nereye varabileceğini görmek için siyaset dehası olmaya gerek yok.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana en zorlu yılların eşiğindeyiz.
Cumhuriyet’in temeli “Misak-ı Milli” dediğimiz sınırlar içindeki bölünmez topraklarda fay kırılmaları tehlikesi büyüyor.
Referandumdan siyasetçi manzaraları, böyle bir eşikten bakıldığında nasıl da sığ.
Bütünlüğün en gerekli olduğu ama kutuplaşmaların, ayrışmaların en yaygın yaşandığı 2010 Türkiyesi için kaygı duyuyorum.
Ve...
Kaygımın asıl nedeni sorumluluk bilincinin “oy hesapları” tarafından tutsak alınması.
Bugün için politika yapanlara siyasetçi, yarınları da görebilen, sorumluluk hissedenlere “devlet adamı” denir.
Özellikle bu ikincilere ihtiyaç var.
Bakınız...
Onları görebiliyor musunuz?
POTALARDA RUS RULETİ
Referandum kampanyasında siyasetçiler küçülürken 12 adam devleşiyor.
Basketbol Milli Takımı -Çetin Altan’ın söylemiyle- alacakaranlıkta “bir avuç gökyüzü” aydınlığı yaratıyor.
Dev adamlar 4’te 4 yaptılar.
Şu satırların yazıldığı gece için beklentim 5’te 5...
Bu olmasa bile grup liderliği kesinleşti.
Şimdiden görünen “12 dev adamın, kötü ihtimalle bile ilk 8 arasında yer alabileceğidir.”
İlk 4 de “sürpriz” olmaz.
Porto Riko karşısında bir ara “tutunamayacağımızı” düşündüm.
Ama...
Arayı kapattık ve sonlara doğru farkı büyüttük.
Yani...
Çocuklar yılmıyorlar, bırakmıyor, oyuna asılıyorlar.
İşte “ilk 4” umudumun başlıca nedenlerinden biri...
Burada Milli Takım koçu Bogdan Tanjeviç’e “şapka...”
Sağlığıyla “rus ruleti” oynayarak çıkıyor sahaya.
Kanser tedavisi sürerken Milli Takım’ın başındaki yerini alması, doktorunun söylemiyle “büyük risk.”
Türkiye insanının psikolojisini yüreğinde hissetmiş.
“Türkler için bu maçların üstünde olan duyguların ayırdına varmış.”
Potalarda kazanılan başarılar ulus kavramını yeniden güncellemekte.
Daha önce parçalara bölünen ve 5 ülke çıkaran Yugoslavya’nın dramının “vatandaşıdır” Tanjeviç.
Ulusal birliği sürdürebilecek ortak heyecanların, gururların bilincindedir.
Ay yıldızlı formalarla kazanılan zaferlerin “çekim gücüne” inanıyor.
Canı pahasına bu sorumluluğu sırtında taşıyor.
O nedenle “şapka...”