Brüksel'de
AB Nezdindeki Büyükelçimiz Nihat Akyol'a dün
TV röportajı sonrasında gazeteciler soruyorlar:
"Türkiye, AB'nin beklediği küçük jesti yapacak mı?"Nihat Akyol, "ne küçüğü" diyor.
"Türkiye, AB'ye büyük jest yapıyor. 1997 Lüksemburg Zirvesi'ndeki o çok ağır ifadelerden sonra Türkiye, hala AB'ye tam üyelik adaylığını kabul ediyorsa, bu çok büyük bir iyi niyet jestidir."Akyol'un bu sözleri, gece boyu
Avrupa TV'lerinde yayınlandı.
Gerçekten...
Türkiye, büyük bir olgunluk ve sağduyu gösterdi.
"AB tutku değil" diyerek
başını, "AB amaçtır" söylemi ile de dümeni doğru tuttu.
Milliyet'in katkısı
Dün sabah,
Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu, sadece
Türk gazetecileriyle yaptığı söyleşiye, elinde
Milliyet Gazetesi'nin kupürünü ve tercümesini sallayarak girdi.
Bizim yazı işleri sabah toplantısına katılan
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in dünkü
Milliyet'te yayınlanan sözlerini
"çok olumlu bulduğunu" söyledi.
"Sayın Cem'in 'Ege konularında AB'nin kuralları var, bu kurallara uyacağımızı beyan etmekteyiz'
demesini selamlıyoruz. Bu bağlayıcı bir açıklamadır. Helsinki'deki karara olumlu etkileri olacaktır" dedi.
Eğer
Milliyet, bu çok kritik kavşakta
Türkiye'ye tarihi bir katkıda bulunabilmişse mutluyuz.
Dileriz ki arkası gelir.
Adres
Fakat...
Hiçbir şey, beklendiği kadar kötü olmadığı gibi, sanıldığı kadar iyi de değildir.
Nitekim...
Cem'in söylemi,
Papandreu tarafından
"bağlayıcı teminat" gibi adlandırılarak,
Helsinki öncesi
AB'nin diğer
14 ülkesine, "Türkiye, bildiride bazı kayıtlara, koşullara angaje" mesajı verilmekte.
Bütün mesele,
Türkiye'nin
"Ajanda 2000'de yer alan iki ülke arasında anlaşmazlıkların, gereğinde Lahey Uluslararası Adalet Divanı'nda çözümünü kabul ettiğinin" bildiride yer alması.
Gerçi
Türkiye, Ajanda 2000 ile aynı paralelde.
Ama...
Ajanda 2000 "tarafların ikili müzakereler yapmaları ve ancak çözüme ulaşamamaları halinde dosyaları Lahey'e götürmelerini" öngörmekte.
Böyle bir müzakerenin ise
Lahey'e gitmeden önce kaç yıl süreceği belli değildir.
Ada muhabbeti
Papandreu'nun ikinci saptaması ise
Kıbrıs ile
AB'ye tam üyelik görüşmelerinin
"iç siyaset sorunlarını çözmek" şartı kaldırılarak hemen başlamasıdır.
İç siyaset sorunu... Yani
KKTC.Bu sorun çözülmeden,
Kıbrıs'ın tam üyeliği,
AB üyelerinin çoğuna göre adanın ikiye bölünmesini kabul etmektir.
Kıbrıs'ı da içine alan
AB'nin,
Türkiye ile ihtilaflı sınır komşusu haline gelmesidir.
Fransa ve
Almanya, buna kesinlikle karşı.
İngiltere ise dansediyor.
Fransa, Helsinki'ye belki bir ara formül üretecek.
"AB adayı olmayan bir ülkenin, bir başka aday ülkenin üyeliğini engelleyemeyeceği" söylemini biraz daha aşan bir formül...
Şifreyi çözelim.
Aday olmayan ülke
Türkiye... Üyeliğini engelleyemeyeceği bir diğer aday ülke
Kıbrıs.
Atina hükümeti,
Helsinki Bildirisi'ne bu konuda
AB'nin güvencesinin eklenmesini de istiyor.
Tam üyelik için müzakerenin başlaması değil, üyeliğin gerçekleşme aşamasında
KKTC sorununun çözülmesini kabul ettirme kulisini yapmakta.
Aklın yolu
Papandreu'nun sözleri üzerine,
Cem'e
TV canlı yayınında yorumu soruldu.
Cem, "böylesine duyarlı bir dönemde, Papandreu'ya medya aracılığıyla cevap vermeyeceğini" söyledi.
Polemiklerden uzak kaldı.
Papandreu'nun
"Helsinki'de elde edilecek olumlu sonucun şerefi, Cem'e ait olacaktır" sözlerine ise teşekkür etmekle yetindi.
La Fontaine'in masalındaki karga gibi tatlı bir söz üzerine ağzındaki peyniri düşürmedi.
İhtiyatlı iyimserliğini rezervleriyle sürdürdü.
Son söz...
"Atina'daki gazetecilere, daha bir gün öncesine kadar 'her şey yüzde 50, yüzde 50' diyen hükümet çevreleri, 'ibre hafifçe EVET'e doğru yöneldi' demeye başladılar.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr