Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Başbakan Erdoğan’ın AB’ye “resti” Türkiye’deki çoğunluğun içini serinletmiştir.
Gerçekten AB’nin kaypak tutumu bıkkınlık verdi.
Gazeteciliğe başladığımda 50 yıl önce -sanıyorum- tek başıma gönderildiğim ilk toplantı AB (o zamanki adıyla Ortak Pazar) ile Türkiye arasındaki anlaşma töreniydi.
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü imzayı atacaktı.
Daha önce, iyice sorgulamış.
Osmanlı’nın son dönemindeki kapitülayon travması hâlâ sürdüğü için pek de gönüllü değilmiş.
Bakanlarına, bürokrasiye “Biz imzayı atacağız ama ya başımıza gene kapitülasyonlar benzeri imtiyazlar yüklenirse, o zaman ‘vazgeçtik’ diyebilir miyiz?” diye sormuş.
İsmet Paşa’ya teminat vermişler:
“İstediğimiz zaman vazgeçer, çıkabiliriz paşam...”
Paşa “Bu teminat bizden sonraki hükümetler için de geçerli mi” diye üstelemiş.
“Evet” cevabını alınca imzayı atmaya razı olmuş.
Çiçeği burnunda bir gazeteci olarak o imza törenindeydim.
Yarım yüzyıldan fazla zaman geçti aradan.

Haberin Devamı

İDAMA GİDERKEN
ASLINDA bu Avrupalı olmak yolculuğunun başlangıcı daha eskidir.
27 Mayıs İhtilali ile devrilen Demokrat Parti iktidarının son yıllarında adımlar atılmıştır.
Bunun bir de duygu yüklü anısı vardır.
Bayar, Menderes, Zorlu, Polatkan hakkında Yassıada Mahkemesi “idam” kararı vermiştir.
Onları infazların yapılacağı İmralı’ya götürmekte olan askeri botta ilginç bir olaya tanık olur deniz subayları.
Yolculuk başladıktan sonra Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu yanına davet eder:
“Fatin Beyefendi, yolculuk boyunca bana şu Avrupa’da kurulmakta olan birliği etraflıca anlatır mısınız.
Türkiye için gelecekte ne mana ifade ediyor? Biliyorum, biz de isteğimizi bildirdik. Neyi değiştirebilir?”
Fatin Rüştü, bunun Avrupa Birliği’ne uzanacak çok önemli bir süreç olduğunu ayrıntılarıyla anlatmaya koyulur.
Bayar zaman zaman sorular sorarak lafa girer.
Onları gören az sonra boyunlarına idam ipinin geçeceğini mümkünü yok tahmin edemez.
Sanki devletin Cumhur-başkanı ve Dışişleri Bakanı bir deniz gezisinde dış politika ufuk turu yapıyorlar.
Teknedeki subaylar, astsubaylar, erler büyülenmiş gibidirler.
Gözlerine inanamazlar.
Bu tarihi konuşma infazların yapılacağı İmralı’ya kadar sürer.
Düşünün ki Avrupa Birliği Türkiye’nin DNA kodlarına idama giderken bile konuşulacak kadar derin işlemiştir.

Haberin Devamı

UZUN İNCE YOL
AVRUPA Birliği’nden umudun kesildiği yıllar geçti.
1970’li yıllarda Belçika’dan Türkiye’ye “Yunanistan’ı tam üye yapıyoruz, başvurun sizi de beraber alalım” önerisi geldi.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit “Onlar ortak, biz pazar... Avrupa’nın bahçıvanı olmayı kabul edemeyiz” diye karşı çıktı.
Zamanın “korumacı ekonomik zihniyeti” egemendi.
Büyük sermaye de Avrupa karşısında rekabet edemeyeceği korkusuyla panikledi.
Ecevit hükümetini olumsuz tavır almaya yöneltti.
Treni bu kez kaçırmamış ama kendimiz binmemiştik.
Yıllar geçti.
Turgut Özal Başbakan’dı.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunu açıkladığı gün onunla birlikte Brüksel’deydim.
“Başvuru kâğıdının kabul edilmeyeceği, daha ilk adımdan geri çevrileceğimiz” kuşkuları vardı.
Ama...
Beklenen olmadı.
Kapı aralandı.
Özal mutluydu, hepimiz umutlanmıştık.
Özal’ın yaptığı açıklama hâlâ kulaklarımda:
‘İnce uzun bir yola girdik.
Çok zor bir yolculuk olacak.
Bazen öfkeleneceğiz, bazen onurumuzla oynayacaklar.
Bunlardan yılmayalım.
Hedefe odaklanarak yürümeyi sürdürelim.
Ne olursa olsun vazgeçmeyelim.’
...........................
Dediği gibi oldu, olmakta.
Erdoğan ve Gül’ün Türkiye’ye tam üyelik müzakerelerini açan kritik imza gecesinde de Brüksel’deydim.
Çok zorlu saatlerdi.
Gitti geldi, gitti geldi.
İmzalar atıldığında artık “2014-2015’te tam üyelik olur” gibi laflar konuşulmaya başlamıştı.
Ama...
Artık 2023 bile “zor” görünüyor.
Peki...
İnce uzun yoldan dönüş mü?
Turgut Özal’ın söylemlerinin hâlâ geçerliğini sürdürdüğünü düşünüyorum.