Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ekmeleddin İhsanoğlu için bazı söylemleri tekrarlamaya hiç gerek yok.
Onun yazdığı “Yeni Yüzyılda İslam Dünyası” adlı kitaptan bazı satırları yansıtayım: (*)
............................
İslam dünyasına düşen sorumluluklar da var.
İslam dünyasının geleceğini belirleyecek olan sosyo-ekonomik kalkınma beraberinde modernleşmeyi ve onunla beraber itidali, yani ılımlı ölçülülüğüyle getirecektir.
“Dinin” sosyal hayatta yerini almasını ve “siyasetle ilişkisinin birbirine karışmaması” esasına bağlanmasıyla kurulacak bir denge İslam dünyasında ve onun dışındaki her yerde barışı ve düzeni sağlamaya katkıda bulunabilir.
............................
“Modernleşme” ve “itidal...”
Bu iki temel prensip İKT’nin (İslam Konferansı Teşkilatı) Mekke’de toplanan olağanüstü zirve konferansınca onaylanan “On Yıllık Eylem” programında benimsendi.
“Eylemde dayanışma” düsturuyla ybu çalışmalarda “sosyo-ekonomik kalkınmaya, yoksulluğun ve salgın hastalıkların ortadan kaldırılmasına ve bilimsel teknolojik ilerlemeye” öncelik verdik.
Bu reform planı İKT’yi yeni bir safhasının eşiğine taşıdı.
............................
Bu safhada yapılması gereken, “şartın” insan hakları ve temel hürriyetlerinin korunması, iyi yönetişim (“good governance”), hukukun üstünlüğü ve üye devletlerle demokrasinin ve güvenirliliğin tesisi vb. konularındaki hükümlerin yerini getirmesi olacak.
............................
Şüphesiz “İslam dünyasının geleceği” geniş ölçüde iyi yönetişimle ilgili prensiplerin benimsenip uygulanmasına ve “çoğulcu demokratik sistemlerin” yerleşmesine bağlı olarak belirlenecek.
“Çoğulcu demokratik” uygulamalarla İslam’ın öngördüğü iyi yönetim arasında hiçbir uyumsuzluk bulunmuyor.
“Demokrasinin tesisi” ancak 2 temel prensibin uygulanmasıyla mümkün olabilir.
Bunlardan birincisi, toplum meselelerinin ele alınışında “iyi yönetişim, şeffaflık ve güven tesisi...”
İkincisi ise özenle oluşturulacak “insan hakları” kaideleri içinde “siyasi hürriyetlerin” kapsanması...
............................
Kilit önemdeki bu iki prensip yerine konmazsa Müslüman toplumların “siyasette aktif kesimleri” için tek çıkar yol “hedeflerini dinin çerçevesinde aramak” olacaktır.
Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde işler daha da karışabilir ve bugünkünden daha güç hale gelebilir.
.............................
Müslüman toplumların günümüz dünyasında kararlılıkla ileri gidebilmeleri için “siyaset alanıyla din alanı arasındaki ilişkiyi”, bunları birbirine karıştırmayacak şekilde tanımlamaları gerekir.
Bu ilişki karşılıklı olarak yetkilerin ayrılığına dayanmalıdır, ayrıca çoğulculuğa yer vermeli, siyasi gücün elden ele geçişinde demokratik usuller geçerli olmalıdır.
“Din” alanının “siyaset” üzerindeki ve siyasetin din üzerindeki kontrolü kaldırılmalıdır.
Bu ikisini birbirinden ayıran çizgi net ve açık olarak çizilmelidir.

SANDIK HESAPLARINDAN ÖNCE
SİYASETTE “olması gerekenle” her zaman “olabilen” örtüşmez.
Ama...
“Olabilen” her zaman “olması gereken” midir?
Çoğu kez cevap “hayır...”
2014 Türkiye’sinin sosyal ve siyasi koşullarında öncelik “olması gerekeni” bulmaktır.
Sonraki aşama onu “olabilir” hale getirebilecek çabayı göstermek ve ortak aklı bu seçeneğe yöneltmektir.
Şimdilik “olabilir” diye görünen isim “Recep Tayyip Erdoğan...”
Ekmeleddin İhsanoğlu ise var olan koşullarda “olması gereken” ama henüz seçilme şansı üzerinde soru işaretleri uçuşan isimdir.
............................
(*) Yeni Yüzyılda İslam Dünyası, Ekmeleddin İhsanoğlu, Timaş Yayınları, İstanbul 2013