9’uncu Cumhurbaşkanı Demirel’in “Derinliğini bilmediğin suya iki ayağınla girme” sözünü hatırlamanın tam zamanı.
“Belirsizlik” siyasette derinliği bilinmeyen sudur.
Siyaset dedikodularını bir yana itelim.
Hükümet kurulurken “kimin ne olacağından” çok “kimin ne olması gerekiri” konuşalım.
.......................
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en önemli konu “ekonomidir.”
İşaretler pek de “ferahlık” verici değil.
Hatta...
Moody’s’in değerlendirmesi için “İleri tarihe kaydırıldı” gibi söylentiler var.
Elbette “doğrulanması” mümkün değil ama konuşulması bile kafaları karıştırmakta.
“Ekonominin dönmesi için 1 yılda 250 milyar dolara yakın dışarıdan giriş gerektiği” ekonominin patronu Ali Babacan’ın söylemi.
Oysa...
ABD’nin “faiz artırımının” eli kulağında.
Bu karar uygulamaya konduğunda Türkiye’nin de içinde bulunduğu Brezilya gibi ülkelerdeki yabancı para ABD’ye kaçacak.
Yabancı para girişlerine -hayli- bağımlı ekonomileri zorlu bir süreç bekliyor.
İşte bu zamanlamada Türkiye’nin yönetiminde köklü değişiklikler görüntülerde “belirsizlik” üretmekte.
Başbakan Çankaya’ya çıkıyor.
Yerine gelecek -sorumlu ve yetkili- Başbakan daha yeni adım atacağı kaptan köşkünde dümeni ustaca ve sağlam tutabilecek mi?
Başbakan kim olursa olsun bu sorunun cevabı şimdiden öngörülemez.
Zaman gösterecek.
Dileriz ki faturası tuzlu olmasın.
Çünkü...
Siyasi bedelini AK Parti 2015 seçimlerinde öder.
Bizden ise ekonomik maliyeti çıkar.
Bu durumda ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın görevini sürdürmesi genellikle paylaşılan dilek olmakla beraber pek ihtimal dahilinde görülmüyor.
Bir de Merkez Bankası Başkanı için kaygılara işaret etmekte fayda var.
Başkan Erdem Başçı’nın devam edip edemeyeceği sorusu, belirsizliğin diğer ayağı.
Gerçi hükümet tarafından görevden alınamaz ama istifaya mecbur edilebilir.
Böyle bir kaygı da var.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Merkez Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz’ın “Suni baskıyla faizleri indirsinler, neler olacağını 1 ay içinde görürler” söylemi belirsizlik ve kaygılar nedeniyle altı çizilerek okunmalı.
Ekonominin başına AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un getirileceği konuşulmakta.
Donanımı değil kadroyla uyumu ve yıllardır sürdürülen kalıp kalmayacağıdır belirsizliğin kimyası.
İÇ BARIŞ SÜRECİ
KÜRT sorunu için Oslo’da başlayan, İmralı ve Kandil’le devam eden “çözüm” süreci için de ekonomi kadar olmasa bile belirsizlik kaygıları dile getirilmekte.
12’nci Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan siyasi riskler yüklenerek süreci şu aşamalara getirmiştir ve “Çankaya’dan da ağırlık koyarak ilerlemeyi sonuca vardıracağını” söylemekteyse de...
Artık yetkili ve sorumlu olacak yeni başbakandır.
Onun bakanlarıdır.
Yeni başbakan, cumhurbaşkanı olan Erdoğan’a “ama”sız bağlı olacaksa bile gene de bunu zaman gösterecektir.
Bu bakımdan yukarıda Ali Babacan için yazdıklarımı, “çözüm sürecini” başından beri koordine eden, Erdoğan’a niyabeten götüren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay için de tekrarlıyorum.
Atalay sürecin hafızasıdır.
Daha dün açıkladığı gibi, “çözüm süreci için HDP’lilerle yoğun çalışmalar ve toplantılarla izlenecek yol haritası” çizilmekte.
Buna MİT’in İmralı’yla ve İmralı üzerinden Kandil’le de görüşmelerin koordinasyonu onda.
Başbakan değişirken Beşir Atalay’ın görevini sürdürmesi de aklın yolu.
........................
Ne olacak, ne olmayacak, kim ne olacak, 28 Ağustos’ta Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasından sonra belli olur.
Ama...
Belli olan her isim “belirsizliği” giderir mi?
Babacan ve Atalay için karaya sağlam basan iki ayak metaforu yapılabilir.