70'li yılların Cumhurbaşkanı Emekli Amiral Fahri Korutürk de kritik bir süreçte ağırlık koymadığı yolundaki eleştirilerle karşılaşmıştı.
Şöyle demişti:
"Ben Atatürk gibi Türkiye'nin kurtarıcısı ve Cumhuriyet'in kurucusu değilim.
İnönü gibi Kurtuluş Savaşı komutanlığından gelmiş de değilim.
Onların cumhurbaşkanlığında, Çankaya'nın ağırlığı elbette farklıydı.
Ben, Celal Bayar gibi Meclis'in ve ulusun çoğunluğunu arkasına alarak seçilmiş bir cumhurbaşkanı da değilim.
Cumhurbaşkanı atamasıyla kontenjan senatörü olmuş, emekli bir askerdim. Siyasi parti liderlerinin üzerinde uzlaştıkları bir isim olarak Çankaya'ya çıktım. Benden ismime dayalı ağırlık beklemek insafsızlık olur."
Gerçekten, Korutürk'ün nasıl cumhurbaşkanı seçildiğini, Demirel'den ve Çağlayangil'den dinlemiştim. Sessiz, sakin, nazik ve "devamda hiç kusur etmeyen" bir kontenjan senatörü... Eski Moskova büyükelçisi... Siyasette nötr...
Cumhurbaşkanı seçimi tıkandığında bu nitelikleri nedeniyle hatırlanıyor. "Korutürk'ü cumhurbaşkanı seçsek"(!) formülü ortaya atılıyor. Genel kabul görüyor.
Çağlayangil kişisel dostu olan Korutürk'e telefonla durumu bildiriyor. "Frakını da yanına alarak Ankara'ya hareket etmesini" rica ediyor. Korutürk - yanlış hatırlamıyorsam - yataklı vagonla ertesi sabah Ankara'da oluyor.
Öğleden sonra Meclis'te yapılacak oylamayı bekliyor.
Cumhurbaşkanı seçildiği bildirilince. Frakını giyip kürsüden yemin etmeye TBMM'ye geliyor.
Yani, teklifi almasından, yemine kadar cumhurbaşkanı seçilme süreci sadece 24 saatir. Böyle bir seçim, aslında, parti başkanlarınca "atanmadır". Korutürk'ün bilinçaltında bu, hep iz olarak kamış olmalı ki; saygın, sağduyulu, demokrat, cumhurbaşkanlığı yaptı fakat kendisinin de dile getirdiği gibi, Çankaya'nın ağırlığı hissedilmedi.
Sezer de "cumhurbaşkanı adaylar bunalımı süreci" sonunda bulunmuş formüldür.
"Demirel'in görev süresinin bir dönem daha uzatılması" bir yandan... "Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanı seçilme manevraları öte yandan siyaset, köşeye sıkışmıştı.
Siyasetin dışından bir isim olarak Ecevit, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanı seçilmesi formülünü ortaya attı. Sezer de, 24 saat değilse bile, birkaç gün içinde oluşmuş formüldür.
Siyasi parti liderlerinin üzerinde uzlaştıkları isimdir.
Burada Korutürk ile Sezer arasında bir paralel var. Ama o kadar...
Aralarındaki ciddi farklara işaret edeyim:
- Sezer, bir önceki Meclis'teki siyasi parti liderlerinin uzlaşmasıyla cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Bugünün iktidarına ve muhalefetine bilinçaltı kodlarında bir "borçluluk" kaydı yoktur.
- Kaldı ki - kendisini seçmiş olan liderlere, hatta kendi ismini ilk kez öneren Ecevit'e bile Cumhurbaşkanlığı ağırlığını, tam olarak - hatta biraz fazlasıyla - hissettirmiştir.
- Çankaya'ya bir parti lideri olarak gelmiş değildir ama yakın zamanlara kadar kamuoyu araştırmaları Sezer'i toplumun en güvendiği isimler arasında açık farkla önde göstermiştir.
- Siyaset dışından gelmiş gibi görünse de Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak yılda bir yaptığı konuşmalarında, çağdaş demokrasi, insan hakları, siyaset kalitesi bağlamında ses getirmiştir.
Bu nedenlerle, Sezer'in girdiği "sessizlik süreci", hissedilir "boşluk"tur.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bu sessizliği sürdüreceğini sanmıyorum.
Sezilerim o ki; siyaset için tırmanış skalası var. Tavrı için ise, takvimi olabilir.
Siyaset sahnesinde bir "perde arası" yaşıyor gibiyiz.
Demokrasilerde bazen 24 saat uzun süredir... Bazen uzun görünen perde araları ise aslında kısadır.