Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Büyük bir siyasi partimiz, bir anket yaptırdı.
Bu ankete göre, seçmenin yüzde 49'u, "siyasi partilerden herhangi birini içine sindirerek oy vermeyeceği görüşünde."
Düşünün...
Toplumun yarısı, oyunu, bir bakıma "kerhen" kullanacak.
Yani...
İnanmayarak, istemeyerek, kendi kendine "doğrusunu yaptım" demiyerek...
Nedenleri biliniyor.
İşte, "demokrasinin vazgeçilmez unsurları" olarak tanımlanan siyasi partiler... Ve işte, demokrasinin "dili" olarak tanımlanan seçimin dramı...
Anavatan'ın "dar bölge, iki turlu seçim... En azından belediye başkanlarının iki turla seçimi" önerisi, bu araştırma sonucuna dayandırılıyor.



İşte...
Hiç değilse, bazı sakıncaların giderilmesine dönüktür.
Örneğin...
Dar bölgeli, iki turlu seçim sisteminde, her parti 2'şer aday gösterecektir.
Hepsi de, yörede bilinen, iyi tanınan, ahlak deneyimlerinden geçmiş yetenekleri, düzeyleri, çalışmaları, aileleri bilinen isimler.
Bunları örgüt seçecektir.
Örgüt değil, genel başkan seçse dahi, gene de bütün adaylar yörede seçmenin tanıdığı kişiler olacağı için, kaliteye dikkat etmek zorunda kalacaktır.
Kişilikli ve gücünü yöresinden alan seçilmişler sayısı çoğalacaktır.
Ayrıca...
Seçmen de, kendi eğilimine uygun olan partinin tek adayına mahkum olmayacaktır.
Hiç değilse, 2 adayından biri için tercihli oy kullanacaktır.
Bu birinci tur.
Bir hafta sonra yapılacak ikinci tura, ilk turda en fazla oy almış iki aday katılacaktır.
O zaman...
Seçmen, kendi kafasına en yakın olan adaya yoğunlaşacaktır.
Bu aşamada, "komşu partiler" söylemi, geçerlik kazanıyor.
Seçmen, kendi partisinin adayı eğer ikinci tura yükselememişse, görüşlerine en yakın partinin, yani komşu partinin adayına oy kullanıyor.
Partiler, ittifak yapmasalar da, seçmen bunu yapıyor.
Yeter ki...
Komşu partilerin liderleri birbirlerinin gözlerini oymasınlar... Yönetim kadroları, düşmanlık tohumları atmasınlar. Araya duvar örülmesin.
Ama...
Öyle bile olsa, liderler gene de kendi seçmenlerinin sadece fanatik kesimlerini etkiliyorlar.
Ilımlı seçmen ise, komşu partiye yöneliyor.
Ayrıca...
İki turlu sisteme, Türkiye geneli için 50 milletvekili öngörülen bir nispi temsil de eklenerek, çok küçük partilerin simgesel de olsa, Parlamento'ya girmeleri sağlanabilir.
Böylece...
Sağda DYP + Anavatan'ın solda DSP + CHP'nin, üçüncü bir partinin desteği gerekmeksizin hükümet kurabilecekleri istikrarlı yönetim sağlanabilir... Ayrıca, küçük partilerin Meclis'te temsil edilmeleri mümkün olur.
Kısacası...
Seçimlerden beklenen, istikrar ve adalet ilkeleri gerçekleşir.



Fakat...
Bütün bunların olabilmesi, şu aşamada mümkün görünmüyor.
Önümüzde hiç zaman kalmadı.
O nedenle...
Eğer bir seçim ittifakı olmazsa 6 büyük partinin barajı aşacakları varsayılırsa, 1995 seçimlerindeki oyların aynen tekrarlanacağı varsayımıyla - ki görüntü, hemen hemen böyle - veya ANAP ile DYP'nin oylarını yükselteceği varsayımıyla, milletvekilleri dağılımı için yapılan hesabı yansıtalım:
"Anavatan 122 (veya) 138... DYP 121 (veya) 139... MHP 49 (veya) 50... FP 143 (veya) 116... CHP 44 (veya) 45... DSP 71 (veya) 62."
Bu tabloda, DSP sayısının biraz daha artması düşünülebilir.
Bahçeli yönetimindeki MHP, partisini şiddet kalıntılarından ve izlenimlerinden arındırma çabalarındadır.
O nedenle...
18 Nisan sonrasında, ılımlı sağ partilerle MHP'nin ortaklığı beklenebilir.
Ilımlı solun beraberliği, daha küçük olasılık.
DSP oylarını artırırsa, bir Anavatan + DSP ortaklığı olasıdır.
Ama, bir "komşu partiler" kavramında görülemez.
Özelleştirme gibi önemli konularda, beklentiler gerçekleşmeyebilir.



Buna karşın, yerel seçimler için kaygı verici öngörüler sürüyor.
Yüzde 20 oy ile 10 milyonluk İstanbul'un ve benzer düşük oranlarla diğer büyük şehirlerin belediye başkanı seçmeleri çok yanlış olacak.
Ne yazık ki, komşu partiler arasında rekabet, gene uç partilere yarayabilir.
Merkez partiler kayba uğrayabilir.
Ayrıca...
Bazı duyarlı yörelerde, belediyeler etnik kökenli akımların eline geçebilir.
Bölücü ve anti laik akımlar, belediyelere egemen olabilir.
Yeni bir yasa tasarısı çıkarılamayacağı bellidir... Ama, işte bütün bunların aşılabileceği formül var.
Yerel Yönetimler Yasası tasarısındaki "belediye başkanlarının çift turlu seçimle seçilecekleri" yolundaki madde, Meclis'ten geçirilebilir.
Yeter ki, partiler anlaşsın.
Anavatan'ın gündeme getirdiği öneri budur.
Bir şey olabileceğini pek sanmamakla birlikte, bu ufuk turunu yansıttık.

...........

(Kaynak: TÜSİAD 'Seçim Sistemi Tartışması ve İki Turlu Seçim')




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr