Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

AB’nin Venedik Kriterleri’ne göre “siyasi parti kapatmak” için “şiddet” unsuru gerekiyor.
AKP dosyasında bu unsur olmadığı için “kapatma davası” AB ilkelerinin dışında kalmakta.
Buna karşılık...
AB’nin Türkiye için koşullarından biri de “bağımsız yargı...”
Bu nedenle “yargı reformunu” sürekli gündemde tutuyor.
“Bağımsız yargı”nın Yargıtay’la birlikte en üst iki kurumundan biri olan Anayasa Mahkemesi üzerinde baskı yapmak da AB ilkelerinin dışında kalmıyor mu?
Dahası... “Yüzde 47 oy almış iktidar partisi kapatılamaz” gibi söylemlerle AB kurmayları “bağımsız yargıyı” ve “devam etmekte olan bir davayı” etkilemekte, AB ilkelerini çiğnemektedir.
Yani...
Değneğin iki tarafı da “netameli...”
Neresinden tutsan olmuyor.

Zor karar
Anayasa Mahkemesi hangi kararı alırsa alsın, “ince ayarlı” iddialarla “sis bombalarının”  hazır olduğu seziliyor.
Kapatma kararı çıkmazsa, “AB bastırdı”, kapatma kararı çıkarsa, “yargı darbesi”  denecek.
Başkent, “sisler bulvarı” unvanını koruyacak.
Şimdiden ilk işaret fişekleri atılmış durumda.
Ürpertici bir iddia “Taraf” gazetesinde Yasemin Çongar’ın sütununa yansıdı.
Anayasa Mahkemesi üyelerinden, “iyi saatte olsunlar” tarafından “367” kararının alınarak “Gül’ün cumhurbaşkanlığının engellenmesi” istenmiş...
Aksi halde rejim riski vurgulanmış...
“Çocuklarıma, torunlarıma ileride bunu nasıl izah ederim?” gibi tepkiler gösterilmiş.

Haberin Devamı

Taha Akyol da bu satırları yorumladı.
Doğruluğunu ya da yanlışlığını bilecek durumda değiliz.
Ancak...
Böyle bir iddiadan sonra Anayasa Mahkemesi’nin bir açıklama yapması hem geçmişte alınan “367”,  hem de “AKP’ye kapatma davası” için alınacak kararı bağlamında önemlidir. Gereklidir.
Yüce Mahkeme, kendi kararları üzerinde “etkin yönlendirme” iddialarına yaşam olasılığı bırakmamalıdır.
Öte yandan...
Başta Barroso ve Olli Rehn olmak üzere AB’nin kodamanları da AB’ye tam üyelik ilkeleriyle, tam üyeliğe aday ülkenin yargı erkine müdahale arasındaki duyarlı sınır çizgisini aşmayan özeni göstermelidirler.
Daha önce de yazdığım gibi, Türkiye’nin şu küresel fırtınada çifte demir atması aklın yoludur. Bunlardan biri AB, diğeri IMF’dir.
Ama demir, gemidekilerin kafalarına atılmak için değildir.

Haberin Devamı

ABD BAŞKANI’NA SUİKAST
Teröristlerin lideri, “ABD kendisini herkesten bir adım önde tutan zekâya sahip sandıkça hep kaybedecektir” diyor.
ABD Başkanı’na suikast konulu “Bakış Açısı (Vantage Point)” adlı filmden hafızama kayıt düştüğüm önemli bir söylemdi bu.
Filmi izlerken de bu söylemin kanıtlandığına tanık oluyoruz.
Sadece filmde mi?..
Yakın tarihin pek çok örneği hep aynı sonucu vurgulamadı mı?
Ne yazık ki ABD, hatta Avrupa dahil Batı demokrasileri bu kafadalar.
Çifte standartlarıyla, yukarıdan bakan tavırlarıyla, sürekli, “Biz bir adım önde oluruz”  mesajını vermiyorlar mı?

Barış kundakçılığı
Filmden bir diğer görüntü daha... İspanya’da uluslararası bir anlaşmanın imza töreni vardır.
Yerkürenin bütün devlet başkanları oradadır.
İmza atacakları küresel anlaşmayla teröre karşı topluca tavır koyacaklardır.
ABD Başkanı, bu törenin açılış konuşmasını kentin meydanında yapacaktır.
Kürsüye geldiğinde önce silahlar, sonra da genç ve güzel bir kadının törenin yapıldığı platformun altına bıraktığı patlayıcı dolu çanta patlar.
Terör ya da kurtlar avlanmak için bulanık suyu severler.
Sular tam durulurken, berraklaşırken ne yapar eder ortalığı karıştırırlar.
Akdeniz Üniversitesi’nde bana eskiden izlediğimiz filmleri hatırlatan öğrenci olayları da aslında “kundaklama” değil mi?
Ve de bir süredir sahnelenen her türden “kundaklama...”