Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MERKEZ Bankası başkanlı- ğına gelen kişinin seyir defterinde önsöz “iktidarla ilişkidir.”
Merkez Bankası statüsünün “özerk” ya da “bağımsız” olması halinde bile bu “önsöz” geçerlidir.
Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde “Özal’ın prensleri” diye anılan genç bürokratlardan biri de -ve gerçekten değerli olanı- Rüşdü Saracoğlu’ydu.
Merkez Bankası başkanlığına henüz getirilmişti ki Özal, Amerika’daki Huston Hastanesi’nde kalbinden “baypas” ameliyatı olacaktı.
Washington’dan Huston’a aynı uçağın yolcularıydık.
Güneş Taner de uçaktaydı.
Birkaç Türk daha vardı ama kimlerdi hatırlamıyorum.
.....................
4 saate yakın uçuş boyunca elbette siyaset konuşuldu.
Tartıştık.
O ara 50 yaşlarında zarif bir adam arka sıradan eğilerek kulağıma fısıldadı:
“Affedersiniz...
Acaba hangi dilden konuşuyorsunuz?”
Döndüm ve “Türkçe konuştuğumuzu” söyledim.
Adam fısıldar gibi şöyle dedi:
“Ne güzel... Memnun oldum... Aydınlattığınız için teşekkür ederim. Bir de ricam olacak. Acaba daha az gürültülü bir dilde konuşmanız mümkün mü?”
Biz Türk işi hararetli tartışmaya dalınca biri diğerini bastırmak için sesini yükseltiyor, diğeri daha da üst perdeye çıkıyordu.
Birkaç kadeh viski etkisi de hesaba katılmalı.
Fena halde mahcup olduk.
Ses desibelimizi düşürerek tartışmayı sürdürdük.
.......................
YOLCULUK boyu biz tartışırken sadece Rüşdü Saracoğlu konuşmuyordu.
Elindeki bir kitaba odaklanmış, sessizce okuyordu.
Huston’a yaklaşırken “ne okuduğunu” sorduk.
Adı “Temple (Tapınak)” olan, ünlü bir -eski- merkez bankası başkanının anılarını okuyormuş.
Yeni görevinin başında bir üstadının deneyimlerinden yararlanmak istemiş.
Kitaptan aldığı ilk dersi söyledi:
“İktidar, Merkez Bankası’ndan 4 istediyse 2 ver.
2 istediyse 1 ver.
Ama...
Sakın ola ki hiç vermemezlik etme.”
.......................
AMERİKA’DA Merkez Bankası dünyanın benzerleri arasında “en bağımsız” olanıdır.
O kadar ki hem Cumhuriyetçi hem demokrat ikişer başkan zamanlarında 16 yıl görevde kalmış olan efsane Alan Greenspan anılarında şöyle anlatır: (Aklımda kaldığı kadarıyla yansıtayım.)

Ben Cumhuriyetçi Başkan Bush (Baba Bush) döneminde başkanlığa getirilmiştim.
Yeni başkan seçilen Demokrat Clinton ile devam edebilecek miydim?
İlk görüşmemiz yarım saat olarak planlanmıştı.
Clinton’la o yarım saat boyunca hiç iş konuşmadık.
Felsefe, sanat, tarih gibi konularda sohbet ettik.
İlginç bir adamdı.
Entelektüeldi.
Görüşmemiz iki saate sarktı.
Sonlarına doğru “göreve devam etmemi istediğini” söyledi.
Şaşırmıştım ama bana Merkez Bankası politikalarıyla ilgili tek kelime bile etmemiş olmasından etkilenmiştim.
“Yönlendirme” anlamına gelecek bir “imada” bile bulunmadı.
Görüşme bittikten sonra otomobilde “Bu adam ya müthiş zeki ve entelektüel ya da büyük artist” diye düşünüyordum.
.......................
BURADA bir saptama yapayım.
Amerika’da iktidarların (başkanların) tam bağımsız Merkez Bankası’na yönlendirici baskı yapmaları kesinlikle yasaktır.
Böyle bir durumda Merkez Bankası başkanı kendisine baskı yapıldığını Senato’ya şikâyet edebilir.
Kıyamet kopar.
......................
ŞİMDİ yazının başındaki Saracoğlu’nun sözleriyle, Alan Greenspan’ın anıları arasında bir “çelişki” izlenimi almış olabilirsiniz.
İşte “hassas / altın ölçek” de budur.
“İktidarın politikalarını iyi gözlemek ve müdahale olmadan kendiliğinden o politikalarla mümkün olan uyumu gösterebilmek.”
4 isteniyorsa 2... 2 isteniyorsa 1 vermek... Ama “hiç vermemek” yok. Merkez Bankası bağımsızdır fakat iktidarla kavgalı olamaz.
İktidar da Merkez Bankası’nın politikalarına rest çekmez.
“Başkanlık sistemi” böyle “hassas dengelere” dayalıdır.