Kitabın adı “Dünya Bir Köy Olsaydı...”
Yazarı David J. Smith...
Aslında...
Epeydir öyle.
Yerkürenin bir yerinde kelebek uçsa, kanatların yarattığı minicik rüzgâr dalga dalga büyüyerek dünyanın öbür ucunda fırtına estiriyor.
IŞİD (Irak Şam İslam Devleti “!”) Musul’u ele geçirdi.
Türk diplomatları ve TIR şoförlerini rehin aldı.
Ve...
Neler oldu?
NATO toplantısı.
BM Genel Sekreteri’nin devreye girişi.
ABD’nin sesini yükseltişi.
Irak Başbakanı Maliki’nin ABD’den askeri yardım istemesi...
Bunlar daha ilk günün fırtınaları.
Petrol fiyatlarının tırmanışı, dolar ve diğer başroldeki para birimlerinde parite oynamaları, altının basamak çıkması...
Bunlar da ekonomideki türbülans.
...........................
Türkiye açısından neyse ki düğşu satırların yazıldığı saatlerde çözülmekteydi.
IŞİD’in gözaltına aldığı Türk TIR şoförlerinin serbest bırakıldıkları haberleri geliyordu.
Daha sonraki saatlerde Musul Başkonsolosluğu’ndan rehin alınan diplomatların, çocuk ve kadınların, güvenlik personelinin de serbest kalmaları bekleniyordu.
Hatta...
Irak Kürdistan’ı başkenti Erbil’de yayımlanan “Rudaw” gazetesi bizim diplomatlardan birinin telefonunu aradığında karşısına IŞİD komutanı çıkmış, “ellerindeki Türk diplomatlar, çocuk ve kadınlar ile özel güvenlikçilerin bırakılacaklarını” söylemişti.
Yani...
Buzdağının üstü için “tamam” denebilirdi.
SUYUN ALTINDAKİ BÜYÜK KÜTLE
YA suyun altındaki asıl büyük sorun?
Ortadoğu haritası yüzyılın başlarında biçilmişti, teğel dikişleri patır patır atıyor.
Ortadoğu Balkanlaşıyor.
Sadece Irak bile bakın -en az- 3 parça.
Kuzeyde Kürt coğrafyası -göreceli olarak- güvenli.
Orta Irak kaos içinde.
El Kaide’den tutun da tüm radikal İslam unsurlar “Sünni” mezhebi adına eylemdeler.
Günde 50 dolaylarında ölüm...
Yaralılar...
Ateş topları gibi fırlatılan araçlar, yakılan yıkılan binalar...
Hatta ibadet yerleri.
Maliki’nin Şii ağırlıklı yönetimi Sünnilerden dalga dalga kabaran tepkiler alıyor.
Petrol yataklarının bulunduğu Güney Irak da Şii çoğunluğuyla İran’a sırtını dayamış durumda.
Herkesin yüreği ağzında.
Böyle bir bölüm olursa İran, Güney Irak’ı da yutarak Şii etki alanını Nusayri Esad Suriye’sine kadar uzatacak.
Böyle bir oluşuma karşı Sünnilerin bölgedeki diğer Sünni çoğunluklu ülkelerle birlikte karşı koyması büyük tehlike.
Bölge yangın yerine döner.
Ne ilginçtir ki Sünni coğrafyalarda “radikal Sünni IŞİD’i ancak Şii İran’ın durdurabileceği” düşünülmekte.
Etnik ve mezhepsel odaklı parçalanmalar orman yangınlarında patlayan ve uçuşan kor halindeki kozalaklar fırlatıyor.
Büyük tehlike onların sınırlarımızdan bu tarafa da düşmesi ihtimalidir.
İstismara, kundaklamaya, provokasyona hazır hem “etnik” hem “mezhep” fiziki ve zihni coğrafyalarımız var.
“Türk-Kürt” ve “Sünni-Alevi” kesimlerin zaten bir süredir psikolojileriyle oynanmakta.
Travmaların kabukları tırnaklanmakta.
İspanya’dan başlayarak Akdeniz şeridinin bütün ülkeleri iç savaşların acılarını çekti.
Yangın Yunanistan’dan Türkiye’ye atlayamamıştır.
Güneyimizde Suriye ve güneydoğumuzdaki Irak’la bu deprem fayı devam etti.
Kuzeyimizde Ukrayna da bir diğer fay hattı.
........................
Türkiye’de hangi strateji, hangi politikalar çizilirse çizilsin ilk ve en önemli, en değerli hedef “Türkiye’nin fiziki ve zihni coğrafyasını sağlıklı bir bütün halinde tutabilmek” olmalıdır.
Bu büyük yangında kurtarılması gereken biricik değerimiz Türkiye’nin bütünlüğüdür.