Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SİYASET bilgesi Osman Bölükbaşı, 85'ini aştı.
Ama...
Sohbeti hep aynı tatlı kıvamında.
"Allah her tarafıma vurdu... Kafama dokunmadı çok şükür" diyor.
Doğru...
Beyni işlek...
Dili kıvrak...
Üslubu lezzetli.

İşte, bu pırıltıyla, siyasette bir ufuk turu...

REFAH Partisi'nin zirvesinden ve eteklerinden farklı sesler çıkıyor.
Bölükbaşı'dan bir yorum:
"Akıllı, lafını deliye söyletir."
Yani...
RP içinde Erbakan'a ve kurmaylarına rağmen çıkıyormuş gibi görünen çatlak seslerin...
Bölükbaşı, böyle anılarından, bugünlere bir gönderme de yapıyor.
Tarih, 21 Şubat 1958...
Bölükbaşı, 6 ay
hapiste yatmıştır.
Genel seçimlere hapisteyken girmiş ve seçilmiştir.
Seçildikten sonra, 40 gün daha hapiste tutulmuştur.
Ve hapisten çıkıp, Meclis kürsüsünde yemin ederken şöyle söylüyor:
"Benim içimde Menderes'e kin yoktur. Onun vicdanında daima aydınlık bir nokta olmuştur.
Onun kini var ise, müteveccih olduğu (yöneldiği) şahısta biter.
Ama, beşikteki çocuğa kadar kini sirayet edenlerden kendini korumalıdır."
Bugünün parlamentosunda ne yazık ki "kin" politik tavırları belirliyor.
Kişilere duyulan kin, Türkiye'nin üstün yararlarının dahi önüne geçiyor.
Türkiye'yi bunalımdan çıkaracak ittifaklar, çözümler, formüller, bireyin "kin" adlı ruhsal çukuruna takılıp, tökezliyor ve düşüyor.

PARLAMENTOYU kilitleyen, demokrasi zemininde çözüm için hareket alanlarını daraltan "liderlere kapı kulluğu" üzerine de Bölükbaşı'dan bir anı.
Liderlere kapı kulu olanlara, Meclis kürsüsünden şöyle sesleniyor:
"Hürriyet ve demokrasi adlı Leyla'ya hep birlikte aşıktık.
Biz, imanı sürdürdük... Siz, imamı tercih ettiniz.
İmamınız hayırlı olsun."
Bu sözler, uzun uzun düşünülmeli.
Sürü psikolojisiyle siyaset...
Mefkure için yola çıkıp, imamın kulluğunu seçmek...
Bunlar, felaket getirir.
Ve...
10 Mart'ta parlamenterlerle yaptığı bir yemekte, bilhassa bu sözlerini daha da açıyor.
Parlamenterlere soruyor:
"Menderes'i kim astırdı?"
Cevabını gene kendisi veriyor:
"Onu uyarmayan, engellemeyen; onu koltuklayan çevresidir.
Yoksa Menderes, şiddet icra edecek mizaçta değildi."

BUGÜNE nasıl sürüklenildi.
Bölükbaşı'nın, yakın geçmişe, örneğin Anayol'a dönük olabileceğini sezdiğim bir sözü var.
"Biri, diğerinden kız istiyor...
Sonra kız istediği aileye - namussuz - diyor."
Burada Yılmaz'a bir dokundurma var gibi geldi.
Gerçekten, kızı almak ya da almamak... Kızla ilgili iddiaları ortaya atıp atmamak başka şey...
Ama, aileyi kırmış olmak, hala, DYP'nin Anavatan'a kuşkuyla bakmasının nedenidir.
Parlamentoda çözüm üretilmesini engelliyor.

İSLAMIN siyasete malzeme yapılmak istenmesi yeni mi?
Menderes'ten bu yana, şimdi ılımlı görünenler dahil, bütün sağ partiler, bunu yapmışlar.
Peki... Kimilerinin iddia ettiği gibi RP, gerçekten günah keçisi haline mi getiriliyor?
Bir zamanlar Menderes'e, Demirel'e yöneltilen okların çok daha şiddetlisi ve zehirlisi ile RP mi vurulmak isteniyor?
Örneğin, İmam Hatip okulları, önce İnönü zamanında açılmış... 7 tane.
Adnan Menderes zamanında 19.
Süleyman Demirel
zamanında 340.
Bülent Ecevit
zamanında 33.
Turgut Özal
zamanında 9, Mesut Yılmaz zamanında 23...
Ve Tansu Çiller zamanında ise, 130.
Görülüyor ki, hepsinin şu manzarada az çok katkıları var.
Ancak, sorun sadece İmam Hatip Liseleri değil.
RP'nin bütünüyle yaklaşımı, ölçüyü epeyce kaçırmış.

BÜTÜN sorun, Türkiye'yi şirazesinden çıkartmamak...
Bu öyküleri ya da benzerlerini Bölükbaşı, şu son zamanlarda milletvekilleriyle yemekler yiyerek anlatıyor.
Amacı...
Demokrasinin raydan çıkmadan, yoluna devam etmesine katkıda bulunmak.
85'inde bir siyaset bilgesinin sözlerinde, keşke dersler bulabilseler.
Bu gidişi Bölükbaşı, ne yazık ki çok da umut verici görmüyor.
"Birşey olmaz kanaatinden doğan vurdumduymazlık var" diyor.
"Hesaba dayanan yapay cesaret, yanlıştır" diye de uyarıyor.
Zor devirlerde bilgelere kulak verilseydi, sağduyu virajları alınabilseydi, fayda vermeyen son pişmanlıklar yaşanmazdı.