Abdullah Öcalan “Beni öldürebilirler” mesajını verdi.
Bu bir “paranoya” olarak görülür ve “geçici psikolojik arıza” teşhisiyle üzerinden geçilirdi.
Ancak...
Mesajın devamı “netameli bir döneme girmenin eşiğinde olduğumuzun” işaretlerini veriyor:
CIA’nın buna gücü var. Teslim edildiğimde Türkiye ile bir anlaşma yapılmış, “hemen öldürmeyin” demişlerdi.
Yani “Öldürebilirsiniz ama hemen değil”, öyle anlamak lazım.
Bu kuyunun dibinde fiziğim de eski esnekliğini kaybetti.
Bu koşullarda önderlik yapmayı ahlaki bulmuyorum...
PKK’ya, BDP’ye, Kürtlere açık söylüyorum.
Kararlarını kendileri versin...
...........................
Bir kediyi bile sıkıştırdığın zaman yüzünü tırmalar.
PKK’yı sıkıştırırsan, gerilla savaşımını yükseltir, şehir eylemlerimi yapar, bilemiyorum ama kendini her türlü savunur.
PKK, El Kaide’ye benzemez.
El Kaide’yi cebinden çıkarır.
Ve...
Eşikteki bombanın uyarısı:
“Nevruz sonrası yeni bir dönem başlayacak.”
Tam bir provokasyon.
Bu mesaj -Allah korusun- Türkiye’nin her yerinde patlamalar için İmralı’dan düğmeye basıldığı izlenimini veriyor.
İşaret fişeği
Öcalan’ın İmralı’daki odasının birkaç santimetre küçüklüğü bile gerilim yaratmış, sokak gösterilerine dönüşmüştü.
Düşünün ki “Zehirlenerek öldürülebilirim belki yarın bile... Belki bir süredir zaten zehirliyorlar” söylemi nasıl bir işaret fişeği olabilir...
Burada ince ayarlı savunma söylemine de dikkat çekmek isterim.
“Ben artık önderlik yapamıyorum, kararı PKK’yı yönetenler versin” diyerek olabilecek negatif gelişmelerden kendisini sorumluluk çizgisinden ayırıyor.
Yani...
“Ben karışmıyorum, onlar ne yaparlarsa kendi tercihleridir!”
Madem öyle, “Nevruzdan sonra yeni bir dönem başlayacak” kehanetine ne demeli?
“Uzatmayın, harekete geçin” diye okunamaz mı?
..............................
“Demokratik açılıma” dinamit çubuğu yerleştiriliyor.
Bu oyuna gelmemek gerek.
Sadece eylemler değil, bu eylemlerle toplumun diğer kesimlerinde patlamalar yaratacak psikolojik saldırı, daha da tehlikeli.
KÖŞEYE SIKIŞAN KEDİ
Abdullah Öcalan PKK’nın köşeye sıkıştırılmakta olduğu kaygı sendromunu yansıtıyor.
İsrail kökenli pilotsuz uçak Heron’larla dağdaki PKK liderlerinin öldürüleceği...
Roj Tv’nin kapatılıp NATO ülkeleri dışına sürüleceği...
Avrupa’da PKK yetkililerinin tutuklanması operasyonlarının genişleyerek süreceği...
Türkiye’nin PKK silah bırakmak istediği halde “Hayır, seni bitireceğim” tavrını sürdürdüğü...
Öcalan’a göre “Kedi bile köşeye sıkıştırılırsa yüzünü tırmalar...”
Bu söylemi yıllar önce Bekaa vadisindeki PKK kampında konuştuğumuz zaman Abdullah Öcalan’dan dinlemiştim.
O zaman Turgut Özal Başbakan’dı.
Öcalan “Aramızda bir dehşet dengesi oluştu” anlamına gelen bir stratejik dengeden bahsetmişti:
“Çok sıkıştırılırsam o zaman dağdaki eylemlerin yanı sıra şehre de ineriz.
Şiddet karşılıklı yoğunlaşır.
Kediyi bile köşeye sıkıştırırsan tırmalar.”
Sanıyorum aradan 19 yıl geçti...
Gene aynı “tehdit...”
DİYARBAKIR STADINDA
Bu köşede “Top Siyasette” başlığıyla Diyarbakırspor-Bursaspor maçındaki olayları yazmıştım.
Polisin yeterli önlemleri almadığı izlenimlerini yansıtmıştım.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Sayın Mustafa Sağlam duyarlılık göstermiş, telefonla aradı.
Bazı açıklamalar yaptı.
Yansıtıyorum...
Bursaspor, Diyarbakır Havaalanı’na indikten sonra farklı yollardan gizlice otele götürülmüş.
Aynı yöntemle otelden alınarak stada getirilmiş.
Stat çevresinde 950 değil 2032 polisle çift kordon halinde güvenlik çemberi oluşturulmuş.
Stat içinde koruma özel güvenlik tarafından sağlanıyor.
Buna rağmen, kapılarda yapılan aramalara polis de katılmış.
Sahaya atılan maddeler beton bloklardan koparılmış.
Stat eski...
Koltuklar söküldüğünde, altındaki beton bloklarda kırılıyor.
İşte bunlar parçalanarak sahaya atılmış.
Yoksa içeriye dışarıdan taş sokulmuş değil.
Maç tatil edildiğinde bu kararın anons edilmesinden önce Bursaspor yöneticileri ve futbolcuları polis otomobillerine bindirilerek gene kimsenin haberi olmadan havaalanına gönderilmiş.
Ancak...
Bu arada bir TV kanalı “maçın tatil edildiğini” alt yazıyla geçince, kahvelerdeki halk, oradan geçmekte olan ve içinde Bursasporluların bulunduğu polis araçlarına taş atmışlar.
Bursasporlulardan yaralanan olmamış.
Mustafa Sağlam, ayrıca, “Diyarbakır Emniyeti’nin stat içi güvenlik hizmeti için Federasyon’dan bir ödenek beklentisinin olmadığını” da vurguladı.